9786258080131
585071
https://www.sehadetkitap.com/urun/inovasyon-ve-sektorel-acidan-ekonomik-etkileri
İnovasyon ve Sektörel Açıdan Ekonomik Etkileri
126.96
Yenilik her zaman var olsa da gerçek anlamda yirminci yüzyılda önem kazanmıştır. Tarihsel açıdan ele alındığında inovasyon ilk zamanlarda aşağılayıcı bir terim olarak kullanılmış ve 13. yüzyılda hukuk metinlerinde bir sözleşmeyi yenileme olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla “inovasyon”, hukuk metinlerinde bir sözleşmenin yenilenen versiyonunda olduğu gibi yeni anlamına gelir. 16. yüzyılın dini ortamında, dini metinleri yeniden yazmaya çalışan yenilikçilere karşı olumsuz tepkiler artmış ve yenilikçiler ya hapse atılmış ya da idam edilmiştir. Ancak Sanayi Devrimi ile birlikte inovasyon fikri bilimle, yeni makinelerin ve ürünlerin icadıyla ilişkilendirilmiştir. 18.yy'dan itibaren buharlı makinelerin icadı ile sanayi devriminin başlaması ve matbaanın yaygınlaşması bilgi birikimini artırmıştır. Geleceği gören ülkeler, bilimin de gelişmesiyle teknolojiyi kullanmaya başlamışlardır. Böylelikle hükümetler, araştırma laboratuvarlarını ve patentleri ekonomik avantaj kaynağı olarak vurgulamışlar ve yenilikçiler ekonomiye olumlu katkıda bulunanlar olarak ilgi görmeye başlamıştır. Bu sayede hayatımızı kolaylaştıran icatlar, gelişmeler ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla inovasyon, bir zamanlar kötü olarak anılsa da, şimdi iyi olarak anılmaktadır. 1939'da, günümüzde “girişimcilik” dediğimiz şeye yol açan kavramların yaratıcısı olan iktisatçı Joseph Schumpeter önemli bir ayrım yapmış; buluşun, yeni bir şeyin (örneğin yeni bir ürün) yaratılması olduğunu, inovasyonun ise bu yeni şeyin benimsenmesiyle (örneğin, yeni bir ürünün pazara sunulması) ilgili olduğunu savunmuştur. 1950'lerden itibaren, “inovasyon” teriminin artmasıyla birlikte literatürde “buluş” teriminin sıklığı giderek azalmaya başlamış ve 1980'lerde “inovasyon” kavramı başı çekmiştir. Dolayısıyla inovasyon, günümüz dünyasında ciddi bir şekilde yer etmiş durumdadır. Artık inovasyona yer vermeyen işletme sahibi ve yönetici yok denecek kadar azdır. Çünkü mevcutla yetinmek, yerinde saymak her geçen gün küçülme için bir adım daha atmak demektir. Bu çerçevede işletmeler faaliyette bulundukları her alanda inovasyon yapmakta ve özellikle rekabet üstünlüğünü bu şekilde korumaya çalışmaktadırlar. İşletmelerin ürün, süreç, pazarlama, yönetim, örgüt gibi fonksiyonlar çerçevesinde ve daha birçok alanda inovasyon yaptığı söylenebilir. Bu yapılan inovasyonların işletmelerin yer aldığı sektörlere katkısının olup olmadığı, eğer katkısı varsa da bu katkının nasıl gerçekleştiğinin incelenmesi inovasyonların devamlılığı için önem arz etmektedir. Bu bağlamda çalışma inovasyonun sektörel etkilerini teorik ve ampirik açıdan incelemektedir.
Yenilik her zaman var olsa da gerçek anlamda yirminci yüzyılda önem kazanmıştır. Tarihsel açıdan ele alındığında inovasyon ilk zamanlarda aşağılayıcı bir terim olarak kullanılmış ve 13. yüzyılda hukuk metinlerinde bir sözleşmeyi yenileme olarak ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla “inovasyon”, hukuk metinlerinde bir sözleşmenin yenilenen versiyonunda olduğu gibi yeni anlamına gelir. 16. yüzyılın dini ortamında, dini metinleri yeniden yazmaya çalışan yenilikçilere karşı olumsuz tepkiler artmış ve yenilikçiler ya hapse atılmış ya da idam edilmiştir. Ancak Sanayi Devrimi ile birlikte inovasyon fikri bilimle, yeni makinelerin ve ürünlerin icadıyla ilişkilendirilmiştir. 18.yy'dan itibaren buharlı makinelerin icadı ile sanayi devriminin başlaması ve matbaanın yaygınlaşması bilgi birikimini artırmıştır. Geleceği gören ülkeler, bilimin de gelişmesiyle teknolojiyi kullanmaya başlamışlardır. Böylelikle hükümetler, araştırma laboratuvarlarını ve patentleri ekonomik avantaj kaynağı olarak vurgulamışlar ve yenilikçiler ekonomiye olumlu katkıda bulunanlar olarak ilgi görmeye başlamıştır. Bu sayede hayatımızı kolaylaştıran icatlar, gelişmeler ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla inovasyon, bir zamanlar kötü olarak anılsa da, şimdi iyi olarak anılmaktadır. 1939'da, günümüzde “girişimcilik” dediğimiz şeye yol açan kavramların yaratıcısı olan iktisatçı Joseph Schumpeter önemli bir ayrım yapmış; buluşun, yeni bir şeyin (örneğin yeni bir ürün) yaratılması olduğunu, inovasyonun ise bu yeni şeyin benimsenmesiyle (örneğin, yeni bir ürünün pazara sunulması) ilgili olduğunu savunmuştur. 1950'lerden itibaren, “inovasyon” teriminin artmasıyla birlikte literatürde “buluş” teriminin sıklığı giderek azalmaya başlamış ve 1980'lerde “inovasyon” kavramı başı çekmiştir. Dolayısıyla inovasyon, günümüz dünyasında ciddi bir şekilde yer etmiş durumdadır. Artık inovasyona yer vermeyen işletme sahibi ve yönetici yok denecek kadar azdır. Çünkü mevcutla yetinmek, yerinde saymak her geçen gün küçülme için bir adım daha atmak demektir. Bu çerçevede işletmeler faaliyette bulundukları her alanda inovasyon yapmakta ve özellikle rekabet üstünlüğünü bu şekilde korumaya çalışmaktadırlar. İşletmelerin ürün, süreç, pazarlama, yönetim, örgüt gibi fonksiyonlar çerçevesinde ve daha birçok alanda inovasyon yaptığı söylenebilir. Bu yapılan inovasyonların işletmelerin yer aldığı sektörlere katkısının olup olmadığı, eğer katkısı varsa da bu katkının nasıl gerçekleştiğinin incelenmesi inovasyonların devamlılığı için önem arz etmektedir. Bu bağlamda çalışma inovasyonun sektörel etkilerini teorik ve ampirik açıdan incelemektedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.