İmgelenen, İmgesel ve Simgesel

Stok Kodu:
9786059436793
Boyut:
135-190-
Sayfa Sayısı:
182
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024-02-12
Çeviren:
Umut Can Gökduman
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%38 indirimli
320,00TL
198,40TL
Havale/EFT ile: 194,43TL
9786059436793
670007
İmgelenen, İmgesel ve Simgesel
İmgelenen, İmgesel ve Simgesel
198.40
Hiç kuşku yok ki mitlerde ve dinlerde imgelenen şey, buna inananlar tarafından asla salt bir imgelem olarak düşünülmez, tersine, gündelik yaşamda deneyimlenen gerçeklikten bazen daha gerçek olarak algılanır. Eğer böyleyse, gerçek olandan daha gerçek olan bu imgesel nedir? Ve elbette bu durumda, gerçek nedir? Lévi-Strauss “gerçek”, “simgesel” ve “imgesel” olanın “üç ayrı düzen” olduğunu ileri sürse de Maurice Godelier bu çalışmasında, gerçek olanın simgesel ve imgesel düzlemlerden ayrılamayacağını maharetle gösteriyor. Kutsal törenler, nesneler ve mekânlar, insanlığın bir kısmı için Tanrı'nın, tanrıların ya da ruhların varlığının gerçekliğine ve dolayısıyla da hakikative tanıklık etmiyor mu? Simgesel; düşüncenin ötesine geçerek tüm bedeni, bakışları, jestleri ve bir o kadar da tapınakları, sarayları, araç-gereci, yiyecekleri, dağları, denizi, gökyüzünü, yeryüzünü istila eder ve harekete geçirir: Simgesel gerçektir. Bu çalışma hiç şüphesiz bizi sosyal bilimlerin kalbine götürüyor. Çünkü imgeselin ve simgeselin doğası ve rolünü sorgulamak, toplumsal yaşamın başlıca bileşenlerini ve insani varoluşun temel veçhelerini de sorgulamaktır. İnsanlar gerçeği nasıl üretir? İmgesel olan hangi yollarla gerçek statüsü kazanır? Gerçeği simgeselden ya da imgeseli simgeselden ayırt etmek mümkün müdür? Simgeler simgeledikleri şeylerden daha mı gerçektir? Son dönem Fransız antropolojisinin en üretken ve en tanınmış isimlerinden Maurice Godelier, sadece kendi disiplini antropoloji içerisinden değil, felsefe ve tarih gibi alanlarda da sorgulamayı sürdürerek bu türden çetrefilli sorulara yanıt arıyor.
Hiç kuşku yok ki mitlerde ve dinlerde imgelenen şey, buna inananlar tarafından asla salt bir imgelem olarak düşünülmez, tersine, gündelik yaşamda deneyimlenen gerçeklikten bazen daha gerçek olarak algılanır. Eğer böyleyse, gerçek olandan daha gerçek olan bu imgesel nedir? Ve elbette bu durumda, gerçek nedir? Lévi-Strauss “gerçek”, “simgesel” ve “imgesel” olanın “üç ayrı düzen” olduğunu ileri sürse de Maurice Godelier bu çalışmasında, gerçek olanın simgesel ve imgesel düzlemlerden ayrılamayacağını maharetle gösteriyor. Kutsal törenler, nesneler ve mekânlar, insanlığın bir kısmı için Tanrı'nın, tanrıların ya da ruhların varlığının gerçekliğine ve dolayısıyla da hakikative tanıklık etmiyor mu? Simgesel; düşüncenin ötesine geçerek tüm bedeni, bakışları, jestleri ve bir o kadar da tapınakları, sarayları, araç-gereci, yiyecekleri, dağları, denizi, gökyüzünü, yeryüzünü istila eder ve harekete geçirir: Simgesel gerçektir. Bu çalışma hiç şüphesiz bizi sosyal bilimlerin kalbine götürüyor. Çünkü imgeselin ve simgeselin doğası ve rolünü sorgulamak, toplumsal yaşamın başlıca bileşenlerini ve insani varoluşun temel veçhelerini de sorgulamaktır. İnsanlar gerçeği nasıl üretir? İmgesel olan hangi yollarla gerçek statüsü kazanır? Gerçeği simgeselden ya da imgeseli simgeselden ayırt etmek mümkün müdür? Simgeler simgeledikleri şeylerden daha mı gerçektir? Son dönem Fransız antropolojisinin en üretken ve en tanınmış isimlerinden Maurice Godelier, sadece kendi disiplini antropoloji içerisinden değil, felsefe ve tarih gibi alanlarda da sorgulamayı sürdürerek bu türden çetrefilli sorulara yanıt arıyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat