9786258209532
587779
https://www.sehadetkitap.com/urun/hukuk-devletinin-kamburu-teror-ulusal-ve-uluslararasi-hukuk-boyutuyla-teror-ve-terorizm
Hukuk Devletinin Kamburu: Terör;(Ulusal ve Uluslararası Hukuk Boyutuyla Terör ve Terörizm)
730.80
Terör, insanlık tarihi boyunca devletlerin kamu düzenini bozan bir güvenlik sorunu olarak var olmuş ve insan hakları, adalet ve hukuk güvenliği ilkelerini benimseyen devletler bakımından ciddi bir sorun olarak halen de varlığını devam ettirmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesini benimseyen devletler de terörle mücadeleyi bir “hukuk rejimi” olarak kabul ederek terörle hukuk kuralları çerçevesinde mücadele yürütmektedir. Zira bir hukuk devletinde, meşru bir amaç için dahi olsa devletin aklına gelen her uygulamayı hayata geçirebilmesi mümkün değildir. Bir hukuk rejimi olarak terörle mücadele, olağan kurallardan ayrılmayı haklı ve gerekli kılsa da olağan kurallardan ayrılma bakımından da bir sınırsızlık söz konusu değildir. Hukuk devleti, terörle mücadeleyi kurallara bağlamalı ve bir hukuk rejimi olarak terörle meşru mücadele araçlarını da önceden belirlemelidir. Aksi halde bizatihi terörle mücadele, insan hakları açısından bir “terör” halini alır ve “terörle mücadele terörü”1 bütün özgürlükleri boğacak hale gelir. Benjamin Franklin'in de ifade ettiği üzere “Küçük ve geçici bir güvenlik uğruna temel özgürlüğü feda edenler, ikisini de hak etmez” Terörle mücadelenin bir hukuk rejimi olması ve hukuk sınırları içerisinde terörlü mücadelenin güçlük arz etmesi nedeniyle, terör; hukukun üstünlüğünü benimseyen devletler (hukuk devletleri) tarafından sırtta taşınmak zorunda kalınan bir “kambur”dur. Hukuk devleti ilkesini benimseyen bir sistem, bir yandan terörü önleme ve önlenemeyen eylemleri de soruşturmak ve etkin bir şekilde cezalandırmak suretiyle kamu düzenini koruma görevini yerine getirmek zorunda iken; öte yandan bütün bu mücadeleyi hukuk sınırları içerisinde ve insan haklarına en az müdahale (meşru ve ölçülü müdahale) ile gerçekleştirmek zorundadır. Hiç şüphesiz her iki görevin tam bir denge (“özgürlük- güvenlik dengesi”) içerisinde yürütülmesi güçtür. Çoğu kez “güvenlik” tercih edilmekte ve insan haklarına asgari düzeyde (minimum) müdahale yerine “gerekli her durumda müdahale” esasından hareket edilmektedir. Bu durumun süreklilik hâlini alması, kamu otoritesinin uygulamalarında bir “terör paranoyası”nın hissedilmesine neden olabileceği gibi “biraz daha fazla güvenlik için sürekli olarak özgürlüklerin feda edilmesi halinde, ortada ne özgürlüğün ne de güvenliğin olduğu bir düzen ortaya çıkacaktır” Terör ve terörizm kavramlarının sınırlarının çizilmesindeki ulusal ve uluslararası hukuk normlarına yansıyan zorluk, kendisini terörle mücadelede de hissettirmekte ve terörle hukuk zemininde mücadele bakımından ciddi tartışmalar ortaya çıkmaktadır. Terör kavramındaki belirsizlik ve bu kavramın sınırlarının çizilmesindeki zorluk bizatihi terörle mücadele kadar zor bir uğraş olarak kendisini hissettirmektedir. Terörle “hukuk sınırları içerisinde ve hukukun üstünlüğünü esas alarak” yürütülecek mücadelenin zorluğu terörü, “hukuk devletinin kamburu” haline getirdiğinden bu çalışmanın adı “Hukuk Devletinin Kamburu: Terör” olarak belirlenmiştir. Çalışmada, terör ve terörizm konuları, uluslararası hukuk, insan hakları hukuku ve ceza hukuku boyutuyla ele alınmıştır. Çalışma başlangıçta, her üç bölüm altında çok sayıda alt başlığa yer verilecek şekilde kapsamlı bir çalışma olarak planlanmış olsa da ülkemizdeki (kalıtımsal olmayan fakat öğrenilen) akademik “kısırlık” nedeniyle, bütün başlıkların yazımı tamamlanamamıştır. Bu sebeple, çalışmanın akamete uğramaması ve yazımı tamamlanan bölümlerin okuyucuyla buluşturulabilmesi ve geleceğe (kitabın bir sonraki baskıda bütün başlıklarının tamamlanmasına yönelik) bir “umut” ve “ileriye doğru atılmış bir adım” olabilmesi için tamamlanan bölüm ve başlıklar itibariyle yayınlanması yoluna gidilmiştir. Ümit ederiz ki; ilk baskı sonrasında bütün alt başlıkların yazımı da tamamlanır ve bir sonraki baskısında çalışma, terör konusunda kapsamlı bir başvuru kitabı haline gelir. Çalışma kapsamında bölüm yazarları tarafından yazımı tamamlanan bölümler alan editörü olarak görev yapan bizler tarafından (Prof. Dr. Atila ERKAL'ın çalışması ise eş unvanlı bir öğretim üyesi tarafından) bilimsel açıdan değerlendirilmiş ve gerekli düzeltme öneriler sonrasında bölümlere nihai hali verilmiştir. Ayrıca her bir bölüm, intihal programları marifetiyle akademik etiğe uygunluk (ve benzerlik oranı) yönünden de incelenmiştir.
Terör, insanlık tarihi boyunca devletlerin kamu düzenini bozan bir güvenlik sorunu olarak var olmuş ve insan hakları, adalet ve hukuk güvenliği ilkelerini benimseyen devletler bakımından ciddi bir sorun olarak halen de varlığını devam ettirmektedir. Hukukun üstünlüğü ilkesini benimseyen devletler de terörle mücadeleyi bir “hukuk rejimi” olarak kabul ederek terörle hukuk kuralları çerçevesinde mücadele yürütmektedir. Zira bir hukuk devletinde, meşru bir amaç için dahi olsa devletin aklına gelen her uygulamayı hayata geçirebilmesi mümkün değildir. Bir hukuk rejimi olarak terörle mücadele, olağan kurallardan ayrılmayı haklı ve gerekli kılsa da olağan kurallardan ayrılma bakımından da bir sınırsızlık söz konusu değildir. Hukuk devleti, terörle mücadeleyi kurallara bağlamalı ve bir hukuk rejimi olarak terörle meşru mücadele araçlarını da önceden belirlemelidir. Aksi halde bizatihi terörle mücadele, insan hakları açısından bir “terör” halini alır ve “terörle mücadele terörü”1 bütün özgürlükleri boğacak hale gelir. Benjamin Franklin'in de ifade ettiği üzere “Küçük ve geçici bir güvenlik uğruna temel özgürlüğü feda edenler, ikisini de hak etmez” Terörle mücadelenin bir hukuk rejimi olması ve hukuk sınırları içerisinde terörlü mücadelenin güçlük arz etmesi nedeniyle, terör; hukukun üstünlüğünü benimseyen devletler (hukuk devletleri) tarafından sırtta taşınmak zorunda kalınan bir “kambur”dur. Hukuk devleti ilkesini benimseyen bir sistem, bir yandan terörü önleme ve önlenemeyen eylemleri de soruşturmak ve etkin bir şekilde cezalandırmak suretiyle kamu düzenini koruma görevini yerine getirmek zorunda iken; öte yandan bütün bu mücadeleyi hukuk sınırları içerisinde ve insan haklarına en az müdahale (meşru ve ölçülü müdahale) ile gerçekleştirmek zorundadır. Hiç şüphesiz her iki görevin tam bir denge (“özgürlük- güvenlik dengesi”) içerisinde yürütülmesi güçtür. Çoğu kez “güvenlik” tercih edilmekte ve insan haklarına asgari düzeyde (minimum) müdahale yerine “gerekli her durumda müdahale” esasından hareket edilmektedir. Bu durumun süreklilik hâlini alması, kamu otoritesinin uygulamalarında bir “terör paranoyası”nın hissedilmesine neden olabileceği gibi “biraz daha fazla güvenlik için sürekli olarak özgürlüklerin feda edilmesi halinde, ortada ne özgürlüğün ne de güvenliğin olduğu bir düzen ortaya çıkacaktır” Terör ve terörizm kavramlarının sınırlarının çizilmesindeki ulusal ve uluslararası hukuk normlarına yansıyan zorluk, kendisini terörle mücadelede de hissettirmekte ve terörle hukuk zemininde mücadele bakımından ciddi tartışmalar ortaya çıkmaktadır. Terör kavramındaki belirsizlik ve bu kavramın sınırlarının çizilmesindeki zorluk bizatihi terörle mücadele kadar zor bir uğraş olarak kendisini hissettirmektedir. Terörle “hukuk sınırları içerisinde ve hukukun üstünlüğünü esas alarak” yürütülecek mücadelenin zorluğu terörü, “hukuk devletinin kamburu” haline getirdiğinden bu çalışmanın adı “Hukuk Devletinin Kamburu: Terör” olarak belirlenmiştir. Çalışmada, terör ve terörizm konuları, uluslararası hukuk, insan hakları hukuku ve ceza hukuku boyutuyla ele alınmıştır. Çalışma başlangıçta, her üç bölüm altında çok sayıda alt başlığa yer verilecek şekilde kapsamlı bir çalışma olarak planlanmış olsa da ülkemizdeki (kalıtımsal olmayan fakat öğrenilen) akademik “kısırlık” nedeniyle, bütün başlıkların yazımı tamamlanamamıştır. Bu sebeple, çalışmanın akamete uğramaması ve yazımı tamamlanan bölümlerin okuyucuyla buluşturulabilmesi ve geleceğe (kitabın bir sonraki baskıda bütün başlıklarının tamamlanmasına yönelik) bir “umut” ve “ileriye doğru atılmış bir adım” olabilmesi için tamamlanan bölüm ve başlıklar itibariyle yayınlanması yoluna gidilmiştir. Ümit ederiz ki; ilk baskı sonrasında bütün alt başlıkların yazımı da tamamlanır ve bir sonraki baskısında çalışma, terör konusunda kapsamlı bir başvuru kitabı haline gelir. Çalışma kapsamında bölüm yazarları tarafından yazımı tamamlanan bölümler alan editörü olarak görev yapan bizler tarafından (Prof. Dr. Atila ERKAL'ın çalışması ise eş unvanlı bir öğretim üyesi tarafından) bilimsel açıdan değerlendirilmiş ve gerekli düzeltme öneriler sonrasında bölümlere nihai hali verilmiştir. Ayrıca her bir bölüm, intihal programları marifetiyle akademik etiğe uygunluk (ve benzerlik oranı) yönünden de incelenmiştir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.