9786059408318
442443
https://www.sehadetkitap.com/urun/hilye-i-sadat
Hilye-i Sadat
198.75
Belirgin görevlerinden birisi de nesiller arası kültür taşıyıcılığı olan ve böylece geçmişle gelecek arasındaki bağın istenilen düzeyde kurulmasına katkı sağlayan Türk İslâm edebiyatının başlıca biyografik türleri, medeniyet tarihimizin en önemli vesikalarından sayılan hilyeler ve menâkıbnâmelerdir. Menşei Arap edebiyatı olmasına rağmen en seçkin örneklerini Anadolu topraklarında veren bu türler; gerek toplumu peşinden sürükleyerek geliştiren ve dönüştüren şahsiyetleri tanımak, gerekse tarihî gerçeklikleri olması gerektiği gibi kavrayabilmek için son dönemlerde sıkça üzerinde durulan edebiyat alanları olmuştur.
Bu fonksiyonları icra eden dinî, edebî ve tarihî eserlerden birisi de Mustafâ Fevzî b. Nu'mân'a aittir. Temelleri, tarihî Buhârâ şehrinde atılan ve 19. yüzyılın başından itibaren Asya ve Anadolu coğrafyasında en yaygın dinî yaşayış tarzı hâline gelen Nakş-bendî tarîkatının önderlerini tanıtan bu eser, Hilye-i Sâdât adıyla kaleme alınmış ve bu tarîkat silsilesinin tamamını manzûm şekilde anlatan yegâne Türkçe edebî eser olarak temayüz etmiştir.
Hilye-i Sâdât, Mustafâ Fevzî b. Nu'mân'ın kendi hattıyla ve hazırlık çalışması olarak kaleme aldığı Risâle-i Ziyâiyye adlı eserinin 4-6. sayfalarındaki 67 beyit ile 65-179. sayfaları arasındaki 2804 beyitten müteşekkil 2871 beyitlik bir mesnevîdir. 33 bölüm ve 118 sayfadan oluşan bu mesnevîde, tek düzeliği gideren ve çoğu kez de müellifin sanat yapma melekesini gösterdiği farklı nazım şekilleriyle kaleme alınmış manzûmeler de bulunmaktadır.
Hilye-i Sâdât'ta, dört büyük melekten biri olan Cebrâil ile Nakş-bendî silsilesinden 32 şahıs konu edilmiştir. Müellif, Hz. Muhammed'le ilgili kısmı Şümûsu's-Safâ adıyla müstakil olarak neşrettiğinden bu mesnevîde Hz. Ebû Bekir ile Hasan Hilmî Efendi arasındaki şahıslara yer vermiştir. Hilye-i Sâdât'ın her bölümünde a) anlatılan şahsın hayatıyla ilgili bilgiler ile şahsın gösterdiği kerâmetlerin veya şahısla ilgili çok bilinen olayların anlatıldığı menâkıb kısmı b) şahsın fizikî ve(ya) ruhî özelliklerinin ortaya konduğu hilye/şemâil kısmı olmak üzere temelde iki mevzunun işlendiği görülmektedir.
Nakş-bendî silsilesinden bahseden pekçok mensûr eserin bir nevi nazma çekilmiş hâli olan Hilye-i Sâdât üzerine yapılan bu çalışmanın hilye ve menâkıbnâme türlerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sunacağı ve silsile-i sâdâtla ilgili biyografik anlatıların bir kez daha hatırlanmasına vesile olacağı inancındayız.
Belirgin görevlerinden birisi de nesiller arası kültür taşıyıcılığı olan ve böylece geçmişle gelecek arasındaki bağın istenilen düzeyde kurulmasına katkı sağlayan Türk İslâm edebiyatının başlıca biyografik türleri, medeniyet tarihimizin en önemli vesikalarından sayılan hilyeler ve menâkıbnâmelerdir. Menşei Arap edebiyatı olmasına rağmen en seçkin örneklerini Anadolu topraklarında veren bu türler; gerek toplumu peşinden sürükleyerek geliştiren ve dönüştüren şahsiyetleri tanımak, gerekse tarihî gerçeklikleri olması gerektiği gibi kavrayabilmek için son dönemlerde sıkça üzerinde durulan edebiyat alanları olmuştur.
Bu fonksiyonları icra eden dinî, edebî ve tarihî eserlerden birisi de Mustafâ Fevzî b. Nu'mân'a aittir. Temelleri, tarihî Buhârâ şehrinde atılan ve 19. yüzyılın başından itibaren Asya ve Anadolu coğrafyasında en yaygın dinî yaşayış tarzı hâline gelen Nakş-bendî tarîkatının önderlerini tanıtan bu eser, Hilye-i Sâdât adıyla kaleme alınmış ve bu tarîkat silsilesinin tamamını manzûm şekilde anlatan yegâne Türkçe edebî eser olarak temayüz etmiştir.
Hilye-i Sâdât, Mustafâ Fevzî b. Nu'mân'ın kendi hattıyla ve hazırlık çalışması olarak kaleme aldığı Risâle-i Ziyâiyye adlı eserinin 4-6. sayfalarındaki 67 beyit ile 65-179. sayfaları arasındaki 2804 beyitten müteşekkil 2871 beyitlik bir mesnevîdir. 33 bölüm ve 118 sayfadan oluşan bu mesnevîde, tek düzeliği gideren ve çoğu kez de müellifin sanat yapma melekesini gösterdiği farklı nazım şekilleriyle kaleme alınmış manzûmeler de bulunmaktadır.
Hilye-i Sâdât'ta, dört büyük melekten biri olan Cebrâil ile Nakş-bendî silsilesinden 32 şahıs konu edilmiştir. Müellif, Hz. Muhammed'le ilgili kısmı Şümûsu's-Safâ adıyla müstakil olarak neşrettiğinden bu mesnevîde Hz. Ebû Bekir ile Hasan Hilmî Efendi arasındaki şahıslara yer vermiştir. Hilye-i Sâdât'ın her bölümünde a) anlatılan şahsın hayatıyla ilgili bilgiler ile şahsın gösterdiği kerâmetlerin veya şahısla ilgili çok bilinen olayların anlatıldığı menâkıb kısmı b) şahsın fizikî ve(ya) ruhî özelliklerinin ortaya konduğu hilye/şemâil kısmı olmak üzere temelde iki mevzunun işlendiği görülmektedir.
Nakş-bendî silsilesinden bahseden pekçok mensûr eserin bir nevi nazma çekilmiş hâli olan Hilye-i Sâdât üzerine yapılan bu çalışmanın hilye ve menâkıbnâme türlerinin daha iyi anlaşılmasına katkı sunacağı ve silsile-i sâdâtla ilgili biyografik anlatıların bir kez daha hatırlanmasına vesile olacağı inancındayız.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.