9789750812934
663698
https://www.sehadetkitap.com/urun/gonullu-surgunden-zorunlu-surgune-butun-eserleri
Gönüllü Sürgünden Zorunlu Sürgüne;bütün Eserleri
17.18
Türk düşünce dünyasında ve siyasi tarihimizde özel bir yeri olan Prens Sabahaddine ait bütün kitap, broşür, makaleler ve bazı önemli röportajlar bir araya getirildi. Dönemin Osmanlıca, İngilizce ve Fransızca kaynakları taranarak ve Türkiyedeki belli başlı kütüphanelerin yanı sıra Fransa ve İngilterede arşiv ve kütüphanelerden yararlanarak hazırlanan Prens Sabahaddinnin Bütün Eserleri önemli bir boşluğu dolduracak.
"Siyasi tefekkürü itibariyle Sultan zade Sabahaddin Bey evvela bir Jön Türk, saniyen karışık ve fevkalade dinamik meşrutiyet hayatının fırtınalı havası içinde iktidara karşı ilim ile, fikirle mücadele eden bir döktrin adamıdır. Onun birbirine ekli bu vasıflarında, hukuki ve saiyasi fikirlerini görmek mümkündür... Prens aynı zamanda bir inkılâpçıdır. Sabahaddin Bey yıkmak istediği rejimin yerine kaim olacak şekli tespit eden, bütün ilmi kabiliyetini bu noktada teksif eden bir mütefekkirdir. Yalnız burada bir noktayı hatırlatmamız faydalı olabilir: Prens Sabahaddin'in bilhassa bir Jön Türk olarak ileri sürdüğü tez, bir inkılâp sayılacak, eskiyi tamamen değiştirmeğe müncer olabilecek bir şekilde inkişaf edecek iken, bir ihya siyaseti, bir ıslahatçılık formülüne kadar inmiş ve zayıflamıştır. Bu da Prensin Osmanlıcı ve ıslahatçı kalarak, ideali ile zaruretler arasında böyle bir uyuşmayı kabule mecbur oluşunda aranmalıdır."
Tarık Zafer Tunaya
Önce II. Abdülhamid'e daha sonra da İttihad ve Terakki Cemiyeti'ne cesaretle muhalefet etmesi, Milli Mücadeleyi desteklemesi, günümüzde hâlâ tartışmakta olan siyasal ve toplumsal fikirleriyle siyaset ve düşünce tarihimizde özel bir yeri olan Prens Sabahaddin'in bütün kitapları, makaleleri, broşürleri ve bazı önemli röportajları dili değiştirilmeden, orjinal haliyle bir arada.
(Arka Kapak)
Tadımlık
Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânîye Arîza* Efendimiz, İstanbuldan çıkmamızı müteakib pederimiz tarafından hâkipây-i seniyyelerine takdim edilen mektupta bu azimetin ilcaat-ı zamanın nasıl bir tesir-i mücbiri altında vukua geldiği muhtasaran beyan edilmişti. Maruzât-ı mezkûreyi sebt ü tezkâr eden kalemin yegâne saiki derin bir hiss-i samimiyet idi. Vâ-esefâ ki bir vatanperverin, bir hâdim-i insaniyetin samim-i vicdanından yükselen bu metâlib-i muhikkaya karşı o samimiyette bir mukabeleye intizar ümidi bugün artık sönmek üzere bulunuyor!.. Mektub-ı sâbıka bir lahika teşkil edecek olan şu ikinci ve belki de sonuncu arizamız bu ümid-i münkesiri tecdîd etmiş olsa bile pek mahdûd bir zaman için olacağını hayfâ ki şahadet-i vukuat teyîd ediyor. Nazarımızda bu arîzamızın muhatabı yirmi dört seneden beri bir istibdâd-ı muhribi meslek-i hükümranî ittihaz etmiş bir hükümdar-ı mezâlim-perver değil, altı yüz senelik bir hayat-ı ictihâd ve necabete mâlik bir hanedanın tekmil meâsir-i madeletine varis olması lazım gelen Osmanlı padişahıdır. Şevketpenâh! Zât-ı hümâyûnlarının beka-yı şevket ü miknetini riyasetinde bulundukları milletin devam-ı terakki ve tealisiyle kaimdir. Binaenaleyh, onun tekâmül-i ictimâiyesine hâil olan esbâbı keşfetmek ve ne suretle olursa olsun izâlesine hasr-ı gayret eylemek, doğrudan doğruya itila-yı şan-ı mülûkânenize hizmet demektir. Saadet-i zatiyesini milletin saadetinde bulan bir hükümdarın düşündüğü gibi düşünecek olursanız bu azm-i mücâhidânemizi, bu maksad-ı vatanperveranemizi takdir ve tahsin buyurmaklığınız lazım gelir. Evet; Bir milletin mukadder olunca saadeti / Bir adle müfevvez eder hakk-ı hükûmeti hakikat-i siyâsiyesinin hükm-i mübecceli dün olduğu gibi bugün de bâkidir.
* Mehmed Sabahaddin-Ahmed Lütfullah; Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânîye Ariza Osmanlı No: 57 (1 Zilhicce 1317/1 Nisan 1900) s. 2-4.
Türk düşünce dünyasında ve siyasi tarihimizde özel bir yeri olan Prens Sabahaddine ait bütün kitap, broşür, makaleler ve bazı önemli röportajlar bir araya getirildi. Dönemin Osmanlıca, İngilizce ve Fransızca kaynakları taranarak ve Türkiyedeki belli başlı kütüphanelerin yanı sıra Fransa ve İngilterede arşiv ve kütüphanelerden yararlanarak hazırlanan Prens Sabahaddinnin Bütün Eserleri önemli bir boşluğu dolduracak.
"Siyasi tefekkürü itibariyle Sultan zade Sabahaddin Bey evvela bir Jön Türk, saniyen karışık ve fevkalade dinamik meşrutiyet hayatının fırtınalı havası içinde iktidara karşı ilim ile, fikirle mücadele eden bir döktrin adamıdır. Onun birbirine ekli bu vasıflarında, hukuki ve saiyasi fikirlerini görmek mümkündür... Prens aynı zamanda bir inkılâpçıdır. Sabahaddin Bey yıkmak istediği rejimin yerine kaim olacak şekli tespit eden, bütün ilmi kabiliyetini bu noktada teksif eden bir mütefekkirdir. Yalnız burada bir noktayı hatırlatmamız faydalı olabilir: Prens Sabahaddin'in bilhassa bir Jön Türk olarak ileri sürdüğü tez, bir inkılâp sayılacak, eskiyi tamamen değiştirmeğe müncer olabilecek bir şekilde inkişaf edecek iken, bir ihya siyaseti, bir ıslahatçılık formülüne kadar inmiş ve zayıflamıştır. Bu da Prensin Osmanlıcı ve ıslahatçı kalarak, ideali ile zaruretler arasında böyle bir uyuşmayı kabule mecbur oluşunda aranmalıdır."
Tarık Zafer Tunaya
Önce II. Abdülhamid'e daha sonra da İttihad ve Terakki Cemiyeti'ne cesaretle muhalefet etmesi, Milli Mücadeleyi desteklemesi, günümüzde hâlâ tartışmakta olan siyasal ve toplumsal fikirleriyle siyaset ve düşünce tarihimizde özel bir yeri olan Prens Sabahaddin'in bütün kitapları, makaleleri, broşürleri ve bazı önemli röportajları dili değiştirilmeden, orjinal haliyle bir arada.
(Arka Kapak)
Tadımlık
Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânîye Arîza* Efendimiz, İstanbuldan çıkmamızı müteakib pederimiz tarafından hâkipây-i seniyyelerine takdim edilen mektupta bu azimetin ilcaat-ı zamanın nasıl bir tesir-i mücbiri altında vukua geldiği muhtasaran beyan edilmişti. Maruzât-ı mezkûreyi sebt ü tezkâr eden kalemin yegâne saiki derin bir hiss-i samimiyet idi. Vâ-esefâ ki bir vatanperverin, bir hâdim-i insaniyetin samim-i vicdanından yükselen bu metâlib-i muhikkaya karşı o samimiyette bir mukabeleye intizar ümidi bugün artık sönmek üzere bulunuyor!.. Mektub-ı sâbıka bir lahika teşkil edecek olan şu ikinci ve belki de sonuncu arizamız bu ümid-i münkesiri tecdîd etmiş olsa bile pek mahdûd bir zaman için olacağını hayfâ ki şahadet-i vukuat teyîd ediyor. Nazarımızda bu arîzamızın muhatabı yirmi dört seneden beri bir istibdâd-ı muhribi meslek-i hükümranî ittihaz etmiş bir hükümdar-ı mezâlim-perver değil, altı yüz senelik bir hayat-ı ictihâd ve necabete mâlik bir hanedanın tekmil meâsir-i madeletine varis olması lazım gelen Osmanlı padişahıdır. Şevketpenâh! Zât-ı hümâyûnlarının beka-yı şevket ü miknetini riyasetinde bulundukları milletin devam-ı terakki ve tealisiyle kaimdir. Binaenaleyh, onun tekâmül-i ictimâiyesine hâil olan esbâbı keşfetmek ve ne suretle olursa olsun izâlesine hasr-ı gayret eylemek, doğrudan doğruya itila-yı şan-ı mülûkânenize hizmet demektir. Saadet-i zatiyesini milletin saadetinde bulan bir hükümdarın düşündüğü gibi düşünecek olursanız bu azm-i mücâhidânemizi, bu maksad-ı vatanperveranemizi takdir ve tahsin buyurmaklığınız lazım gelir. Evet; Bir milletin mukadder olunca saadeti / Bir adle müfevvez eder hakk-ı hükûmeti hakikat-i siyâsiyesinin hükm-i mübecceli dün olduğu gibi bugün de bâkidir.
* Mehmed Sabahaddin-Ahmed Lütfullah; Sultan Abdülhamîd Han-ı Sânîye Ariza Osmanlı No: 57 (1 Zilhicce 1317/1 Nisan 1900) s. 2-4.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.