Gökkuşağı Kırıntısı Binlerce Kelebek

Stok Kodu:
9789757414964
Boyut:
13-215-0
Sayfa Sayısı:
352
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008-08-31
Çeviren:
Ender Ateşman
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%33 indirimli
98,00TL
65,66TL
Havale/EFT ile: 64,35TL
9789757414964
624685
Gökkuşağı Kırıntısı Binlerce Kelebek
Gökkuşağı Kırıntısı Binlerce Kelebek
65.66
Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan "terör" yeni bir kitaba konu oldu. Farklı karakterleri ortak noktada buluşturan " Gökkuşağı Kırıntısı Binlerce Kelebek" isimli roman, bugüne kadar tarihsel yönüyle ön plana çıkan meseleye farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Ülkemizin yıllardır en önemli sorunlarından olan terör, bölünme riski, verilen şehitler, doğuda yaşayan insanların üzerindeki baskı, büyük şehirlerimizdeki terör olaylarının yanı sıra, soykırım iddiası taşımaksızın tehcir olayları ve beraberinde getirdiği hüzün... "Gökkuşağı Kırıntısı Binlerce Kelebek" isimli ilk romanında tüm bu kaygılardan yola çıkan yazar Selahattin Çıplak, tarihi ve yaşanmışlıkları eleştirmeksizin, tamamen duygularla ilgileniyor. Klişe söylemlerden uzak kalmayı tercih eden yazar romanında, yaşadığımız toplumun zenginliğini ön plana çıkarıyor. Selahattin Çıplak romanında edebiyat, sinema, Osmanlı, İstanbul, güzellik, aşk, cesaret, umut ve ülkemizdeki halkların çeşitliliği ve beraberinde getirdiği insani hazineyi konu ediyor. Ülkemizin renkli birikimini, aklın, cesaretin, umudun ve barış ortamının önemini sık sık vurgulayan yazar, insanın hem günlük hayatında hem de önemli bir toplumsal sorun karşısında çelişkileri, kararlılığı ve kararsızlığı üzerine örnekler sunuyor. Çıplak, romanda İstanbul'un yeni ve eski yüzleri, değişen ruhu, bir kaç kuşak öncesinin yaşadığı ikilemler, aşılmakta olan melankoli, öfke ve umudu vurguluyor. Romanın en önemli karakterlerinden biri olan Emre Alper, iyi bir eğitim almış, varlıklı bir aileden gelen, filmlerinin içerdiği mesajlardan çok yaptığı gişelere önem veren, sanat hayatında özenle çabalayıp oluşturduğu özgür çalışma ortamına düşkün, yaptığı işi çok seven ve işkolikliği nedeniyle insanlarla arasına mesafe koyan bir yönetmen. Romanın diğer önemli karakteri Tarık Arslan ise, kitapları baskı üstüne baskı yapan, topraklarımızın farklı kültürlerinin yüzyıllardır iç içe geçerek yarattığı zengin kültürden beslenen, iyimser, genç kuşaklara cesaret ve aklın her şeyden önce geldiğini aşılamak isteyen, kendini" bedeni ve yüreği Anadolu, gözleri ve aklı İstanbul, ruhu da dünyalı" diye tanımlayan başarılı bir yazar. Fatih Osmanoğlu adını verdiği karakter ise ülkenin en zengin iş adamlarından biridir ve romanın sonuna doğru bazı gizemlerin kaynağı olur; ülkenin iç huzuru ve barışı için alışılmadık bir öneri getirir . Yazar Çıplak, bu iki sanatçı karakterini kullanmasının çıkış noktasını, "ülkemizde yaşanan sorunlar karşısında sanatın ve sanatçıların önemli roller oynayabileceğine olan inancı" olarak açıklıyor. Diğer bir karakter Aslı Akın ise, 3 erkeğin aşkına rağmen yaşadığı derin yalnızlıktan kurtulma çabaları ve olağanüstü güzelliği ile yüzyıllardır karışmış halklarımızın oluşturduğu değeri sembolize ediyor. Romanın ikinci bölümü ise Göl Dağı'nda yaşayan bir Anadolu aşiretinin kuşaklar boyu gelen öyküsüyle tehcir sırasında doğan bir aşktan ve yaşanan olaylardan bahsediyor. Hüseyin ağa, Sirarpi, Ali Dino ve ailenin farklı özellikler taşıyan birçok ferdi bu bölümün ana karakterlerini oluşturuyor. Anadolu'nun yaşlı kalbinde çocuklarının birbirini boğazladığı bir annenin hüznünü bağrında taşıyan Göldağı, hayat kaynağı sularına bulaşan ölümlerle Ermeniler'in Türkler'in ve Kürtler'in birbirlerini öldürmelerine tanıklık ediyor yüreği kanayarak. Ülkesini çok seven Hüseyin Ağa aşiretindeki tüm Kürtler adına vatan için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacaklarının sözünü veriyor Mustafa Kemal Paşa'ya ve her şeyiyle vatan müdafasında yer alıyor savaş sona erene dek. Ancak daha sonraları genç Türkiye Cumhuriyeti'nde emrindeki kürt nüfusun oluşturduğu muhtemel tehlike sebebiyle sürgüne gönderiliyor Hüseyin Ağa. Ancak hala ülkesine bağlı ve asla öfkelenip kin gütmüyor. Kitabın son bölümünde ise yazar, ülkemizde herkesin rahatsızlığını duyduğu mutsuzluk kaynakları karşısında yapabilecek bir şeyleri olabileceğini vurgulayarak şaşırtıcı bir final sunuyor. Filmleri gişe rekorları kıran bir yönetmen... Kitapları baskı üstüne baskı yapan bir yazar... Güzelliği nefes kesen, akıl durduran bir oyuncu... Ve ülkenin en zengin işadamlarından biri... Sinemanın, sanatın gücü nelere yetebilir? Sıradanlıktan, alışılmışın kolaycılığından uzak; Kalıplara, kavramlara, boş inançlara teslim olmayan, "güzel ahlak" sahibi insanların serüveni ve barış için alışılmadık bir öneri... Okurun zekasını okşayan usta kurgusuyla, konu zenginliğindeki cömertliğiyle ve şaşırtıcı finaliyle çağdaş bir roman...
Türkiye'nin en önemli sorunlarından biri olan "terör" yeni bir kitaba konu oldu. Farklı karakterleri ortak noktada buluşturan " Gökkuşağı Kırıntısı Binlerce Kelebek" isimli roman, bugüne kadar tarihsel yönüyle ön plana çıkan meseleye farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Ülkemizin yıllardır en önemli sorunlarından olan terör, bölünme riski, verilen şehitler, doğuda yaşayan insanların üzerindeki baskı, büyük şehirlerimizdeki terör olaylarının yanı sıra, soykırım iddiası taşımaksızın tehcir olayları ve beraberinde getirdiği hüzün... "Gökkuşağı Kırıntısı Binlerce Kelebek" isimli ilk romanında tüm bu kaygılardan yola çıkan yazar Selahattin Çıplak, tarihi ve yaşanmışlıkları eleştirmeksizin, tamamen duygularla ilgileniyor. Klişe söylemlerden uzak kalmayı tercih eden yazar romanında, yaşadığımız toplumun zenginliğini ön plana çıkarıyor. Selahattin Çıplak romanında edebiyat, sinema, Osmanlı, İstanbul, güzellik, aşk, cesaret, umut ve ülkemizdeki halkların çeşitliliği ve beraberinde getirdiği insani hazineyi konu ediyor. Ülkemizin renkli birikimini, aklın, cesaretin, umudun ve barış ortamının önemini sık sık vurgulayan yazar, insanın hem günlük hayatında hem de önemli bir toplumsal sorun karşısında çelişkileri, kararlılığı ve kararsızlığı üzerine örnekler sunuyor. Çıplak, romanda İstanbul'un yeni ve eski yüzleri, değişen ruhu, bir kaç kuşak öncesinin yaşadığı ikilemler, aşılmakta olan melankoli, öfke ve umudu vurguluyor. Romanın en önemli karakterlerinden biri olan Emre Alper, iyi bir eğitim almış, varlıklı bir aileden gelen, filmlerinin içerdiği mesajlardan çok yaptığı gişelere önem veren, sanat hayatında özenle çabalayıp oluşturduğu özgür çalışma ortamına düşkün, yaptığı işi çok seven ve işkolikliği nedeniyle insanlarla arasına mesafe koyan bir yönetmen. Romanın diğer önemli karakteri Tarık Arslan ise, kitapları baskı üstüne baskı yapan, topraklarımızın farklı kültürlerinin yüzyıllardır iç içe geçerek yarattığı zengin kültürden beslenen, iyimser, genç kuşaklara cesaret ve aklın her şeyden önce geldiğini aşılamak isteyen, kendini" bedeni ve yüreği Anadolu, gözleri ve aklı İstanbul, ruhu da dünyalı" diye tanımlayan başarılı bir yazar. Fatih Osmanoğlu adını verdiği karakter ise ülkenin en zengin iş adamlarından biridir ve romanın sonuna doğru bazı gizemlerin kaynağı olur; ülkenin iç huzuru ve barışı için alışılmadık bir öneri getirir . Yazar Çıplak, bu iki sanatçı karakterini kullanmasının çıkış noktasını, "ülkemizde yaşanan sorunlar karşısında sanatın ve sanatçıların önemli roller oynayabileceğine olan inancı" olarak açıklıyor. Diğer bir karakter Aslı Akın ise, 3 erkeğin aşkına rağmen yaşadığı derin yalnızlıktan kurtulma çabaları ve olağanüstü güzelliği ile yüzyıllardır karışmış halklarımızın oluşturduğu değeri sembolize ediyor. Romanın ikinci bölümü ise Göl Dağı'nda yaşayan bir Anadolu aşiretinin kuşaklar boyu gelen öyküsüyle tehcir sırasında doğan bir aşktan ve yaşanan olaylardan bahsediyor. Hüseyin ağa, Sirarpi, Ali Dino ve ailenin farklı özellikler taşıyan birçok ferdi bu bölümün ana karakterlerini oluşturuyor. Anadolu'nun yaşlı kalbinde çocuklarının birbirini boğazladığı bir annenin hüznünü bağrında taşıyan Göldağı, hayat kaynağı sularına bulaşan ölümlerle Ermeniler'in Türkler'in ve Kürtler'in birbirlerini öldürmelerine tanıklık ediyor yüreği kanayarak. Ülkesini çok seven Hüseyin Ağa aşiretindeki tüm Kürtler adına vatan için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayacaklarının sözünü veriyor Mustafa Kemal Paşa'ya ve her şeyiyle vatan müdafasında yer alıyor savaş sona erene dek. Ancak daha sonraları genç Türkiye Cumhuriyeti'nde emrindeki kürt nüfusun oluşturduğu muhtemel tehlike sebebiyle sürgüne gönderiliyor Hüseyin Ağa. Ancak hala ülkesine bağlı ve asla öfkelenip kin gütmüyor. Kitabın son bölümünde ise yazar, ülkemizde herkesin rahatsızlığını duyduğu mutsuzluk kaynakları karşısında yapabilecek bir şeyleri olabileceğini vurgulayarak şaşırtıcı bir final sunuyor. Filmleri gişe rekorları kıran bir yönetmen... Kitapları baskı üstüne baskı yapan bir yazar... Güzelliği nefes kesen, akıl durduran bir oyuncu... Ve ülkenin en zengin işadamlarından biri... Sinemanın, sanatın gücü nelere yetebilir? Sıradanlıktan, alışılmışın kolaycılığından uzak; Kalıplara, kavramlara, boş inançlara teslim olmayan, "güzel ahlak" sahibi insanların serüveni ve barış için alışılmadık bir öneri... Okurun zekasını okşayan usta kurgusuyla, konu zenginliğindeki cömertliğiyle ve şaşırtıcı finaliyle çağdaş bir roman...
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat