Gerçekleşen Rüya

Stok Kodu:
9786052930748
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
286
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024-11-29
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%20 indirimli
210,00TL
168,00TL
Havale/EFT ile: 159,60TL
9786052930748
730787
Gerçekleşen Rüya
Gerçekleşen Rüya
168.00
“…Güneşin doğacağı tarafta dağların ardında karanlık renk değiştirmeye başlıyor; kurşuni, giderek sarı. Biraz sonra sarıdan kırmızıya çalan bir renk dönüşümü sonrası kızıl kesiyor ufuk çizgisi gecenin karanlığını, kanı kirli siyah akıyor dalların tepesinden aşağı. Bir koyuluk kaplıyor dağ yamaçlarını ovalara doğru uzanan. Dağ başlarını kızıl tutmuş, güneş elinde binlerce ışık mızrağı fethetmiş zirveleri. Kızıldan yukarı sarı yayılıyor gökyüzüne, kandan doğan aydınlık sarısı, giderek pamuksu bir yumuşaklıkta beyazlık yıkıyor dünyayı apak, hilesiz, tertemiz. Hiçbir kötülük dokunmamış. “Karanlıklar dağdan aşağı ışık mızraklarının saldırısına uğruyor, her yandan parçalanıyor. Güneş yarım daire olmuş kızılca parlıyor. İçinde bir şeyler var anlaşılmıyor uzaktan, görünür görünmez bir şey, sanki güneşle birlikte doğuyor. (…) Üs alanımıza doğru karanlık koşarak uzaklaşmaya çalışıyor. Batıya koşuyor güneş gün boyu kovalayacak gibi ışık salıyor karanlığın peşinden. “Hava oldukça nemli ve insanın içine işleyen keskin bir soğuk kalıyor. Geceden kalan, kaçarken sis bulutu bırakıyor ardından, izini kaybetmek istercesine. Bıçak gibi bir rüzgâr var, tüm canlılara düşman, sızlatmak istiyor geçtiği her yeri. Biraz ilerimde palamut ağacı üşümüş, titriyor. Yaprakları hışırtılı, güneşe sesleniyor, çabuk ulaşsın diye. Güneş duymuş gibi üşüyen, titreyen doğanın sesini; hızla ulaşmaya çalışıyor. Doğanın yeşilliğine ulaşmak istiyor. Kızıldan, sarıya, yeşile. “Korkunç bir güzellik ve heybetli bir doğuş. Şimdi daha iyi anlıyorum halkların neden güneşe inandığına…
“…Güneşin doğacağı tarafta dağların ardında karanlık renk değiştirmeye başlıyor; kurşuni, giderek sarı. Biraz sonra sarıdan kırmızıya çalan bir renk dönüşümü sonrası kızıl kesiyor ufuk çizgisi gecenin karanlığını, kanı kirli siyah akıyor dalların tepesinden aşağı. Bir koyuluk kaplıyor dağ yamaçlarını ovalara doğru uzanan. Dağ başlarını kızıl tutmuş, güneş elinde binlerce ışık mızrağı fethetmiş zirveleri. Kızıldan yukarı sarı yayılıyor gökyüzüne, kandan doğan aydınlık sarısı, giderek pamuksu bir yumuşaklıkta beyazlık yıkıyor dünyayı apak, hilesiz, tertemiz. Hiçbir kötülük dokunmamış. “Karanlıklar dağdan aşağı ışık mızraklarının saldırısına uğruyor, her yandan parçalanıyor. Güneş yarım daire olmuş kızılca parlıyor. İçinde bir şeyler var anlaşılmıyor uzaktan, görünür görünmez bir şey, sanki güneşle birlikte doğuyor. (…) Üs alanımıza doğru karanlık koşarak uzaklaşmaya çalışıyor. Batıya koşuyor güneş gün boyu kovalayacak gibi ışık salıyor karanlığın peşinden. “Hava oldukça nemli ve insanın içine işleyen keskin bir soğuk kalıyor. Geceden kalan, kaçarken sis bulutu bırakıyor ardından, izini kaybetmek istercesine. Bıçak gibi bir rüzgâr var, tüm canlılara düşman, sızlatmak istiyor geçtiği her yeri. Biraz ilerimde palamut ağacı üşümüş, titriyor. Yaprakları hışırtılı, güneşe sesleniyor, çabuk ulaşsın diye. Güneş duymuş gibi üşüyen, titreyen doğanın sesini; hızla ulaşmaya çalışıyor. Doğanın yeşilliğine ulaşmak istiyor. Kızıldan, sarıya, yeşile. “Korkunç bir güzellik ve heybetli bir doğuş. Şimdi daha iyi anlıyorum halkların neden güneşe inandığına…
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat