9789750817441
663980
https://www.sehadetkitap.com/urun/galatadan
Galata'dan
7.71
Mel Kenne, İngilizce yazsa da, Galatadan İstanbula bir ziyaretçi gibi değil, on beş yıldır burada yaşamanın getirdiği bir birikimle bakıyor, sokaklarında dolaşıyor, kenti varlığına katıyor... Artık o İstanbullu bir şair... Bir şiirini özür ve teşekkürlerimle diye adadığı Orhan Veli kadar İstanbullu...
Bir seçki değil Galatadan, özgün bir kitap... İngilizce bilmeyenler de İpek Seyalıoğlunun yaratıcı çeviri-lerinden kitabın bütün tadına varabilecekler...
Tadımlık
I Listen to Istanbul Today
with my eyes open. I see
that you have a lovely throat,
but your voice is hoarse,
choked with its noisy traffic
of indecipherable words that
run together and apart, in
endless conflict and confusion,
above and beside the constant
flow, the whispered rhapsody
that passes by almost silently,
winding through your heart.
Now I listen to you, Istanbul,
with my eyes closed, and feel
your broken soul inside me,
aching, so deep that I dont
know where you are or where
I am except that I am inside
you somewhere, sitting alone
with my eyes closed, listening.
I open my eyes again and see
you there, outside and around me:
in angular house and apartment
building roofs that jut out
and upward through a blanket
of trees embroidered with spires,
rock walls, and domes, across
the smooth folds of hills that
slope up from the shoreline,
pink and blue and gray and green
in the late afternoon of a day
that I have spent as if I were
lost, as if I were nowhere.
İstanbulu Dinliyorum Bugün
gözlerim açık. Görüyorum
enfes boğazını ama pürüzlü sesin,
gürültülü trafiğiyle tıkanmış
anlaşılmaz sözcüklerin, beraber
ve tek tek dillenen, sonsuz bir
uyuşmazlık ve karışıklık içinde,
üstünde ve yanı başında sürekli
akışın, fısıldanmış rapsodi
geçip gidiyor handiyse sessizce
kıvrıla kıvrıla kalbinden.
Şimdi seni dinliyorum İstanbul
gözlerim kapalı ve duyuyorum
yıkık ruhunun içimde ağrıdığını,
öylesine derin ki bilmiyorum
neredesin ya da neredeyim,
yalnızca içinde bir yerlerde,
oturuyorum bir başıma
gözlerim kapalı, dinliyorum.
Açıyorum gözlerimi yeniden,
görüyorum seni orada, dışarıda,
çevremde: Kubbeler, kule külahları,
taş duvarlarıyla işli ağaç örtüsünü
delen çıkıntıları fırlamış sivri
ev ve apartman damlarında,
kıyıdan göğe uzanan yumuşak
tepe kıvrımlarının karşısında,
pembe, mavi, gri ve yeşil
akşam üstünde bir günün
kaybolmuşum gibi, hiçbir
yerde değilmişim gibi.
I listen to you and watch you,
feel your soft light and roar
fuse inside me now as I speak.
And as you speak to me
and I to you, we meet each
other here, in these lines, utter
a few brief words in greeting,
İyi Akşamlar, and slowly pass,
each going along on our own
way through darkening streets,
as night wakes inside us again
its dream of a million lights
turned on, reflected off the sky
to water, through electric air.
I hear your laughter and your
cries echoing everywhere,
and I see myself through
your eyes tonight, Istanbul,
with endless yearning, your
own desire to live and die
clashing inside me, but contained
and refined to a discordant
song: yours that I see and
hear now in the glittering dark
beyond my open window,
from which I turn my ear,
close my eyes, and try again,
hopelessly, to return to you...
with apologies and thanks to Orhan Veli
Seni dinliyorum ve seyrediyorum,
hissediyorum yumuşak ışığının ve
kaba gürültünün içimde kaynaştığını
şimdi konuşurken. Ve sen benimle
konuşurken ve ben seninle, buluşuyoruz
burada, bu dizelerde, bir iki kısa sözcükle
selamlaşıyoruz, İyi akşamlar ve
yavaşça ayrılıyoruz, gidiyoruz kendi
yolumuza kararan sokaklardan,
gece içimizde yine uyandırırken
hayalini, milyon ışığın yakıldığı
ve gökten yansıdığı denize,
elektrik yüklü esintiyle.
Kahkahanı duyuyorum ve
çığlıklarının her yerde yankılandığını
ve kendimi senin gözlerinden
görüyorum, İstanbul, bu gece
sonsuz hasretle, senin
yaşama ve ölme arzunun
çarpışması içimde, ama zaptedilmiş
ve uyumsuz bir şarkıya inceltilmiş:
Bu gördüğüm ve duyduğum senin şarkın
şimdi parıldıyor karanlıkta açık penceremin
ötesinde, uzaklaşıyorum, gözlerimi kapatıyorum
ve deniyorum yeniden sana dönmeyi ümitsizce...
Orhan Veliye özür ve teşekkürlerimle
Mel Kenne, İngilizce yazsa da, Galatadan İstanbula bir ziyaretçi gibi değil, on beş yıldır burada yaşamanın getirdiği bir birikimle bakıyor, sokaklarında dolaşıyor, kenti varlığına katıyor... Artık o İstanbullu bir şair... Bir şiirini özür ve teşekkürlerimle diye adadığı Orhan Veli kadar İstanbullu...
Bir seçki değil Galatadan, özgün bir kitap... İngilizce bilmeyenler de İpek Seyalıoğlunun yaratıcı çeviri-lerinden kitabın bütün tadına varabilecekler...
Tadımlık
I Listen to Istanbul Today
with my eyes open. I see
that you have a lovely throat,
but your voice is hoarse,
choked with its noisy traffic
of indecipherable words that
run together and apart, in
endless conflict and confusion,
above and beside the constant
flow, the whispered rhapsody
that passes by almost silently,
winding through your heart.
Now I listen to you, Istanbul,
with my eyes closed, and feel
your broken soul inside me,
aching, so deep that I dont
know where you are or where
I am except that I am inside
you somewhere, sitting alone
with my eyes closed, listening.
I open my eyes again and see
you there, outside and around me:
in angular house and apartment
building roofs that jut out
and upward through a blanket
of trees embroidered with spires,
rock walls, and domes, across
the smooth folds of hills that
slope up from the shoreline,
pink and blue and gray and green
in the late afternoon of a day
that I have spent as if I were
lost, as if I were nowhere.
İstanbulu Dinliyorum Bugün
gözlerim açık. Görüyorum
enfes boğazını ama pürüzlü sesin,
gürültülü trafiğiyle tıkanmış
anlaşılmaz sözcüklerin, beraber
ve tek tek dillenen, sonsuz bir
uyuşmazlık ve karışıklık içinde,
üstünde ve yanı başında sürekli
akışın, fısıldanmış rapsodi
geçip gidiyor handiyse sessizce
kıvrıla kıvrıla kalbinden.
Şimdi seni dinliyorum İstanbul
gözlerim kapalı ve duyuyorum
yıkık ruhunun içimde ağrıdığını,
öylesine derin ki bilmiyorum
neredesin ya da neredeyim,
yalnızca içinde bir yerlerde,
oturuyorum bir başıma
gözlerim kapalı, dinliyorum.
Açıyorum gözlerimi yeniden,
görüyorum seni orada, dışarıda,
çevremde: Kubbeler, kule külahları,
taş duvarlarıyla işli ağaç örtüsünü
delen çıkıntıları fırlamış sivri
ev ve apartman damlarında,
kıyıdan göğe uzanan yumuşak
tepe kıvrımlarının karşısında,
pembe, mavi, gri ve yeşil
akşam üstünde bir günün
kaybolmuşum gibi, hiçbir
yerde değilmişim gibi.
I listen to you and watch you,
feel your soft light and roar
fuse inside me now as I speak.
And as you speak to me
and I to you, we meet each
other here, in these lines, utter
a few brief words in greeting,
İyi Akşamlar, and slowly pass,
each going along on our own
way through darkening streets,
as night wakes inside us again
its dream of a million lights
turned on, reflected off the sky
to water, through electric air.
I hear your laughter and your
cries echoing everywhere,
and I see myself through
your eyes tonight, Istanbul,
with endless yearning, your
own desire to live and die
clashing inside me, but contained
and refined to a discordant
song: yours that I see and
hear now in the glittering dark
beyond my open window,
from which I turn my ear,
close my eyes, and try again,
hopelessly, to return to you...
with apologies and thanks to Orhan Veli
Seni dinliyorum ve seyrediyorum,
hissediyorum yumuşak ışığının ve
kaba gürültünün içimde kaynaştığını
şimdi konuşurken. Ve sen benimle
konuşurken ve ben seninle, buluşuyoruz
burada, bu dizelerde, bir iki kısa sözcükle
selamlaşıyoruz, İyi akşamlar ve
yavaşça ayrılıyoruz, gidiyoruz kendi
yolumuza kararan sokaklardan,
gece içimizde yine uyandırırken
hayalini, milyon ışığın yakıldığı
ve gökten yansıdığı denize,
elektrik yüklü esintiyle.
Kahkahanı duyuyorum ve
çığlıklarının her yerde yankılandığını
ve kendimi senin gözlerinden
görüyorum, İstanbul, bu gece
sonsuz hasretle, senin
yaşama ve ölme arzunun
çarpışması içimde, ama zaptedilmiş
ve uyumsuz bir şarkıya inceltilmiş:
Bu gördüğüm ve duyduğum senin şarkın
şimdi parıldıyor karanlıkta açık penceremin
ötesinde, uzaklaşıyorum, gözlerimi kapatıyorum
ve deniyorum yeniden sana dönmeyi ümitsizce...
Orhan Veliye özür ve teşekkürlerimle
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.