9786257483452
569408
https://www.sehadetkitap.com/urun/emek-piyasalari-analizi
Emek Piyasaları Analizi
62.00
Emek piyasası kavramı bugünkü akademik anlamında olmasa da çalışma olgusunun bulunduğu her çağda kendini göstermiştir. Modern anlamda emek piyasalarının ortaya çıkışı Sanayi devriminden çok sonraları, ancak 1929 büyük buhrandan sonra gerçekleşebilmiştir. 1929 buhranı ile birlikte talep yaratma sorununun köklü sosyal sorunlara neden olabileceğini ve hatta top yekûn bir savaşa yol açabileceğini ilk gören iktisatçı John Maynard Keynes olmuştur. Keynes, 1936 yılında yayınladığı Genel Teoriler kitabında klasik iktisatçıların ekonominin kötüleşmesi durumunda müdahale olmaksızın ekonominin kendiliğinden düzeleceğini iddia eden görüşünü kesin olarak imkansız bulmaktadır. Ne yazık ki sistem, Keynes'in içinde bulunduğu konjonktürde doğru bir tespit yapmış olduğunu ve mutlaka toplam talep yaratmaya yönelik politikaların bizzat devlet eliyle hayata geçirilmesi gerektiğini iki dünya savaşı sonrasında anlayabilmiştir. Keynes'in öncüsü olduğu politikaların uygulanmasının endüstri ilişkileri ve sendikaların altın çağı olarak nitelendirilen 1940'lı yıllar ile 1970'li yıllar arasındaki 35-40 yıl hüküm sürebildiği görülmektedir. Uluslararası ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, hızlanan küreselleşme ve ekonomik çalkantıların beraberinde getirdiği işsizlik sorununa çare bulmakta yetersiz kalan Keynesyen politikalar, yavaşça dünya sahnesinden ayrılırken yerini Neo-liberal politikalara bırakmıştır. Ancak Keynesyen politikaların yetersiz görülmesi, politikaların geçersiz olduğu anlamına gelmemektedir. İşçi sınıfının güçlenmesi, ücretlerin ve çalışma şartlarının iyileşmesi ile sendikaların vazgeçilmez bir şekilde endüstri ilişkilerinin aktörü olmasını sağlayan Keynesyen politikalar kim bilir belki de yenilenmiş bir şekilde tekrar dünya sahnesine çıkabilir. Neo-liberal politikaların 1980'li yıllardan sonra gündeme taşıdığı pek çok gelişme endüstri ilişkileri sistemlerinde ve emek piyasaları üzerinde etkili olmuştur ve bu politikalar etkili olmaya da devam etmektedir. Bu kitap, “çalışma” Türkiye'ye yapısal benzerlikleri ile ön plana çıkan ve bu çalışma için seçilmesine neden olan ülkelerin emek piyasası performanslarının ortaya çıkarılması ve her ülke için farklı olarak başarılı yönlerinin belirlenebilmesi için kaleme alınmıştır. Buna ek olarak ortaya çıkan başarılı emek piyasası model ya da modelleri başta Türkiye olmak üzere birçok ülke için öğretici olabilir. Özellikle istihdam politikalarının oluşturulmasında ülkelerin geçirmiş oldukları sürecin ortaya konulması özelliği ile politika yapıcılarının kullanımına sunulmuştur. Araştırmacılar için ise bu çalışma ile ortaya çıkan veri seti birçok istatistiki çalışmaya temel oluşturabilir. Kitaptaki tüm eksiklikler bana ait olmak üzere; bu süreçte bana sabırlı davranan sevgili eşim Rana Hanım'a ve kızlarım Defne ve Begüm Ece'ye öncelikli olarak teşekkür etmek istiyorum. Kitabın yazım aşamasında beni sürekli olarak teşvik eden değerli çalışma arkadaşlarım Prof. Dr. Hediye ERGİN ve Doç. Dr. Aslan Tolga Öcal'a desteklerinden dolayı teşekkür borçluyum. Değerli çalışma arkadaşım Prof. Dr. Hediye ERGİN hocamızın da dile getirdiği üzere, ilk kitap anne ve babaya ithaf edilmelidir. Bu kitabımı uzun ve sağlıklı ömürler dilediğim annem Naciye GÜLLÜ ve babam Mehmet Yavuz GÜLLÜ'ye ithaf ederim.
Emek piyasası kavramı bugünkü akademik anlamında olmasa da çalışma olgusunun bulunduğu her çağda kendini göstermiştir. Modern anlamda emek piyasalarının ortaya çıkışı Sanayi devriminden çok sonraları, ancak 1929 büyük buhrandan sonra gerçekleşebilmiştir. 1929 buhranı ile birlikte talep yaratma sorununun köklü sosyal sorunlara neden olabileceğini ve hatta top yekûn bir savaşa yol açabileceğini ilk gören iktisatçı John Maynard Keynes olmuştur. Keynes, 1936 yılında yayınladığı Genel Teoriler kitabında klasik iktisatçıların ekonominin kötüleşmesi durumunda müdahale olmaksızın ekonominin kendiliğinden düzeleceğini iddia eden görüşünü kesin olarak imkansız bulmaktadır. Ne yazık ki sistem, Keynes'in içinde bulunduğu konjonktürde doğru bir tespit yapmış olduğunu ve mutlaka toplam talep yaratmaya yönelik politikaların bizzat devlet eliyle hayata geçirilmesi gerektiğini iki dünya savaşı sonrasında anlayabilmiştir. Keynes'in öncüsü olduğu politikaların uygulanmasının endüstri ilişkileri ve sendikaların altın çağı olarak nitelendirilen 1940'lı yıllar ile 1970'li yıllar arasındaki 35-40 yıl hüküm sürebildiği görülmektedir. Uluslararası ticaretin önündeki engellerin kaldırılması, hızlanan küreselleşme ve ekonomik çalkantıların beraberinde getirdiği işsizlik sorununa çare bulmakta yetersiz kalan Keynesyen politikalar, yavaşça dünya sahnesinden ayrılırken yerini Neo-liberal politikalara bırakmıştır. Ancak Keynesyen politikaların yetersiz görülmesi, politikaların geçersiz olduğu anlamına gelmemektedir. İşçi sınıfının güçlenmesi, ücretlerin ve çalışma şartlarının iyileşmesi ile sendikaların vazgeçilmez bir şekilde endüstri ilişkilerinin aktörü olmasını sağlayan Keynesyen politikalar kim bilir belki de yenilenmiş bir şekilde tekrar dünya sahnesine çıkabilir. Neo-liberal politikaların 1980'li yıllardan sonra gündeme taşıdığı pek çok gelişme endüstri ilişkileri sistemlerinde ve emek piyasaları üzerinde etkili olmuştur ve bu politikalar etkili olmaya da devam etmektedir. Bu kitap, “çalışma” Türkiye'ye yapısal benzerlikleri ile ön plana çıkan ve bu çalışma için seçilmesine neden olan ülkelerin emek piyasası performanslarının ortaya çıkarılması ve her ülke için farklı olarak başarılı yönlerinin belirlenebilmesi için kaleme alınmıştır. Buna ek olarak ortaya çıkan başarılı emek piyasası model ya da modelleri başta Türkiye olmak üzere birçok ülke için öğretici olabilir. Özellikle istihdam politikalarının oluşturulmasında ülkelerin geçirmiş oldukları sürecin ortaya konulması özelliği ile politika yapıcılarının kullanımına sunulmuştur. Araştırmacılar için ise bu çalışma ile ortaya çıkan veri seti birçok istatistiki çalışmaya temel oluşturabilir. Kitaptaki tüm eksiklikler bana ait olmak üzere; bu süreçte bana sabırlı davranan sevgili eşim Rana Hanım'a ve kızlarım Defne ve Begüm Ece'ye öncelikli olarak teşekkür etmek istiyorum. Kitabın yazım aşamasında beni sürekli olarak teşvik eden değerli çalışma arkadaşlarım Prof. Dr. Hediye ERGİN ve Doç. Dr. Aslan Tolga Öcal'a desteklerinden dolayı teşekkür borçluyum. Değerli çalışma arkadaşım Prof. Dr. Hediye ERGİN hocamızın da dile getirdiği üzere, ilk kitap anne ve babaya ithaf edilmelidir. Bu kitabımı uzun ve sağlıklı ömürler dilediğim annem Naciye GÜLLÜ ve babam Mehmet Yavuz GÜLLÜ'ye ithaf ederim.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.