Ekonomide Derin Göçük

Stok Kodu:
9789759159320
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
271
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-05-26
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%8 indirimli
200,00TL
184,00TL
Havale/EFT ile: 180,32TL
9789759159320
525938
Ekonomide Derin Göçük
Ekonomide Derin Göçük
184.00

1994, 2000 ve 2001 ekonomik kriz yıllarının hemen ertesinde Türkiye bu krizlerden çıkmayı başarmıştır. 1980 darbesi ile de demokrasi krizi yaşamıştık ve fakat sonrasında hırpalanmış olsa da, demokrasiye dönmüştük. Ayrıca, demokrasi krizi yanında ekonomik ve sosyal kriz devam etmemişti. Bugün ise her alanda siyasi iktidarın iktidarda kalabilmek için aşama aşama duvar gibi ördüğü sorunlardan kaynaklanan bir “derin göçük” içine düştük.
Günümüzde dünya ekonomisi küreselleşmenin tıkandığı bir konjonktür içindedir. Bu gelişmeden ülkemiz, bugünkü iktidarın yanlışları ile payına düşeni fazlasıyla almıştır.
Eğitimde sosyal faydanın umursanmadığı, ideolojinin öne çıktığı, devletin kurumsal yapısının tahrip edilip dışlandığı, demokrasi ve hukuk altyapısının olmadığı, kaynakların çarçur edildiği ve gelir dağılımının toplum vicdanını rahatsız edecek boyutlarda bozulduğu bir ülkede elbette yalnızca büyüme, refah ve huzur getirmez.

Kalkınmanın temel rotası ve politikaların koordinasyonu, gelişmekte olan ülkelerde makro planlama ile gerçekleşir. Oysaki Türkiye'de siyasi iktidar, planlamayı kaldırmış, IMF'nin kur politikasını değiştirmemiştir.
Mevcut durumda dış ticaret politikası yok, sermaye hareketlerinin kontrolü yok, bir istihdam politikası yok. 2020 yılı işsizlik verilerine göre; 15 milyon insanımız mutlak yoksuldur. Dış borçlarda temerrüt riski yüksektir. Kur artışları rezervleri tüketmiştir.
İktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Önemli olan bu politikaları ters tarafın kesmeyeceği şekilde uygulamaktır. Yarınlara ait politikaların yoksa yani politikasızlık varsa, bu defa politikasızlığın her iki tarafı da tersten keser. Türkiye'de olan budur.
Eğer ekonomideki mevcut yıkım tartışılmaz ve çözülmezse, kamuoyu ve muhalefet alternatif üretemezse, toplum bu kötü kadere teslim edilmiş olacaktır. Yaşamakta olduğumuz bunalımı daha net görmek ve bu bunalımdan nasıl çıkılacağını tartışmak her yurttaşın ve özellikle de iktisatçıların görevidir. Bu kitap bu düşünce ve çizgide yazılmıştır.

1994, 2000 ve 2001 ekonomik kriz yıllarının hemen ertesinde Türkiye bu krizlerden çıkmayı başarmıştır. 1980 darbesi ile de demokrasi krizi yaşamıştık ve fakat sonrasında hırpalanmış olsa da, demokrasiye dönmüştük. Ayrıca, demokrasi krizi yanında ekonomik ve sosyal kriz devam etmemişti. Bugün ise her alanda siyasi iktidarın iktidarda kalabilmek için aşama aşama duvar gibi ördüğü sorunlardan kaynaklanan bir “derin göçük” içine düştük.
Günümüzde dünya ekonomisi küreselleşmenin tıkandığı bir konjonktür içindedir. Bu gelişmeden ülkemiz, bugünkü iktidarın yanlışları ile payına düşeni fazlasıyla almıştır.
Eğitimde sosyal faydanın umursanmadığı, ideolojinin öne çıktığı, devletin kurumsal yapısının tahrip edilip dışlandığı, demokrasi ve hukuk altyapısının olmadığı, kaynakların çarçur edildiği ve gelir dağılımının toplum vicdanını rahatsız edecek boyutlarda bozulduğu bir ülkede elbette yalnızca büyüme, refah ve huzur getirmez.

Kalkınmanın temel rotası ve politikaların koordinasyonu, gelişmekte olan ülkelerde makro planlama ile gerçekleşir. Oysaki Türkiye'de siyasi iktidar, planlamayı kaldırmış, IMF'nin kur politikasını değiştirmemiştir.
Mevcut durumda dış ticaret politikası yok, sermaye hareketlerinin kontrolü yok, bir istihdam politikası yok. 2020 yılı işsizlik verilerine göre; 15 milyon insanımız mutlak yoksuldur. Dış borçlarda temerrüt riski yüksektir. Kur artışları rezervleri tüketmiştir.
İktisat politikaları iki tarafı kesen bıçak gibidir. Önemli olan bu politikaları ters tarafın kesmeyeceği şekilde uygulamaktır. Yarınlara ait politikaların yoksa yani politikasızlık varsa, bu defa politikasızlığın her iki tarafı da tersten keser. Türkiye'de olan budur.
Eğer ekonomideki mevcut yıkım tartışılmaz ve çözülmezse, kamuoyu ve muhalefet alternatif üretemezse, toplum bu kötü kadere teslim edilmiş olacaktır. Yaşamakta olduğumuz bunalımı daha net görmek ve bu bunalımdan nasıl çıkılacağını tartışmak her yurttaşın ve özellikle de iktisatçıların görevidir. Bu kitap bu düşünce ve çizgide yazılmıştır.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat