9786059490900
524180
https://www.sehadetkitap.com/urun/edirne-kirmizisi-1
Edirne Kırmızısı
294.40
"İşte o gelincik kırmızısıyla bezeli dağlar benim dağlarım! O renk benim rengim! Ben o kırmızı
rengin kendisiyim! O renk annem, babam, ablam, memleketim, dilim, şarkılarım ve her şeyim...
Gözlerimden ve yüreğimden söküp alınamayan her şeyim... Şimdi hatunlar nasıl yaparsınız bilmem ama bu kumaşları ve bu kırmızıyı istiyorum. Şehzademin kırkıncı gün şenliklerinde sadece benim odam değil bütün saray, hatta bütün Edirne bu renkle süslensin! Yedi iklim dört bucaktan gelenler bu kırmızıya meftun olsunlar! Cümle tüccarlar bu rengin peşine düşüp akın akın Edirne'ye gelsinler. Ola ki bir gün..." "Nedense bu şehrin insanlara farklı bir güç kattığını düşünmeye başlamıştı. Burada doğup büyüyen Fatih Sultan Mehmet, henüz yirmi iki yaşında Konstantinopolis gibi kalın surlarla çevrili bir şehri fethedip koskoca Doğu Roma İmparatorluğu'na son vermişti. Binlerce yıldır şehrin aşılamayan kalelerini, Edirne'nin Tophane Bayırı'nda döktürdüğü devasa büyüklükteki toplarla delik deşik etmişti. İstanbul'daki dünya harikası Ayasofya'dan daha muhteşem bir mabet olan Selimiye Camisi'ni, Mimar Sinan doksan yaşından sonra Edirne'de yapmıştı. Bu şehir Osmanlı'nın mucize yaratan insanlarının şehri gibiydi. Buranın toprağı mucizelere gebeydi. İşte son mucize de bu Edirne kırmızısıydı."
On yedinci yüzyılın sonlarına doğru Edirne'deyiz. Saraylarıyla, kasırlarıyla, camileriyle
köprüleriyle kozmopolit bir dünya şehrinde! Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentinde! Yabancı
tüccarların, elçilerin, asilzadelerin, sanatçıların ve gezginlerin uğrak noktası! Ve de casusların...
On sekizinci yüzyılda dünyanın casuslar göndererek peşinden koştuğu Edirne Kırmızısı ile yapılan kumaş boyama ve baskısı Avrupa'nın en önemli erken endüstri kollarından birisiydi. Son romanı Edirne Kırmızısı'nda Sabriye Cemboluk, geçmişte gerçekten yaşamış karakterleri ve yaşanmış olayları, edebi kurguyla tarihin akışını değiştirerek temsili gerçeklikte bir araya getiriyor.
"İşte o gelincik kırmızısıyla bezeli dağlar benim dağlarım! O renk benim rengim! Ben o kırmızı
rengin kendisiyim! O renk annem, babam, ablam, memleketim, dilim, şarkılarım ve her şeyim...
Gözlerimden ve yüreğimden söküp alınamayan her şeyim... Şimdi hatunlar nasıl yaparsınız bilmem ama bu kumaşları ve bu kırmızıyı istiyorum. Şehzademin kırkıncı gün şenliklerinde sadece benim odam değil bütün saray, hatta bütün Edirne bu renkle süslensin! Yedi iklim dört bucaktan gelenler bu kırmızıya meftun olsunlar! Cümle tüccarlar bu rengin peşine düşüp akın akın Edirne'ye gelsinler. Ola ki bir gün..." "Nedense bu şehrin insanlara farklı bir güç kattığını düşünmeye başlamıştı. Burada doğup büyüyen Fatih Sultan Mehmet, henüz yirmi iki yaşında Konstantinopolis gibi kalın surlarla çevrili bir şehri fethedip koskoca Doğu Roma İmparatorluğu'na son vermişti. Binlerce yıldır şehrin aşılamayan kalelerini, Edirne'nin Tophane Bayırı'nda döktürdüğü devasa büyüklükteki toplarla delik deşik etmişti. İstanbul'daki dünya harikası Ayasofya'dan daha muhteşem bir mabet olan Selimiye Camisi'ni, Mimar Sinan doksan yaşından sonra Edirne'de yapmıştı. Bu şehir Osmanlı'nın mucize yaratan insanlarının şehri gibiydi. Buranın toprağı mucizelere gebeydi. İşte son mucize de bu Edirne kırmızısıydı."
On yedinci yüzyılın sonlarına doğru Edirne'deyiz. Saraylarıyla, kasırlarıyla, camileriyle
köprüleriyle kozmopolit bir dünya şehrinde! Osmanlı İmparatorluğu'nun başkentinde! Yabancı
tüccarların, elçilerin, asilzadelerin, sanatçıların ve gezginlerin uğrak noktası! Ve de casusların...
On sekizinci yüzyılda dünyanın casuslar göndererek peşinden koştuğu Edirne Kırmızısı ile yapılan kumaş boyama ve baskısı Avrupa'nın en önemli erken endüstri kollarından birisiydi. Son romanı Edirne Kırmızısı'nda Sabriye Cemboluk, geçmişte gerçekten yaşamış karakterleri ve yaşanmış olayları, edebi kurguyla tarihin akışını değiştirerek temsili gerçeklikte bir araya getiriyor.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.