Danaburnu

Stok Kodu:
9789750813849
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
206
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2008-03-17
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%36 indirimli
30,00TL
19,20TL
Havale/EFT ile: 17,28TL
9789750813849
663743
Danaburnu
Danaburnu
19.20
Oktay Rifat, 1980 yılında yayımlanan kitabı Danaburnu'yla 1981'de Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. Özellikle kahramanlarının iç dünyalarını anlatırken tutturduğu etkileyici diliyle bir ozanın elinden çıktığı belli olan Danaburnu, çeşitli kesimlerden insan hayatlarına ayna tutarken bir döneme de tanıklık eder. Gidenin boşluğunda bir öç alma duygusunun hızla boy attığını görüyordu. Hayır tutulmamıştı. Öç almak istiyordu sadece. Bunun acısını fitil fitil getirecekti burnundan. Emine'nin yüzü. Emine'nin aydınlığı. Emine'nin elleri. /…/ Uyuyordu, derin bir uykuya dalıyordu, uykunun denizine ya da toprağına. Denizse denizanaları, topraksa solucanlarla vıcık vıcıktı ve yapışkan. Erinç bir türlü oturmuyordu yuvasına, tekir kedi ya da Kayışdağ'dan esen rüzgâr gibi yalanıyor, pireleniyordu az ötede. Recep, Emine'nin ölüsüne takılıyordu uykunun en derin yerinde, tıpkı yüzen bir yosunun ağlarına takılır gibi. Dip sularında ölüyle birlikte sallanıyorlardı. Ölü, bir yakamozun fırıldağında çeviriyordu gözlerini, biri küçüldükçe öbürü büyüyordu. Mordu denizin altı ya da toprağın içi, yapışkan ve vıcık vıcık. Bütün ölülerin sessizliğiydi bu.
Oktay Rifat, 1980 yılında yayımlanan kitabı Danaburnu'yla 1981'de Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. Özellikle kahramanlarının iç dünyalarını anlatırken tutturduğu etkileyici diliyle bir ozanın elinden çıktığı belli olan Danaburnu, çeşitli kesimlerden insan hayatlarına ayna tutarken bir döneme de tanıklık eder. Gidenin boşluğunda bir öç alma duygusunun hızla boy attığını görüyordu. Hayır tutulmamıştı. Öç almak istiyordu sadece. Bunun acısını fitil fitil getirecekti burnundan. Emine'nin yüzü. Emine'nin aydınlığı. Emine'nin elleri. /…/ Uyuyordu, derin bir uykuya dalıyordu, uykunun denizine ya da toprağına. Denizse denizanaları, topraksa solucanlarla vıcık vıcıktı ve yapışkan. Erinç bir türlü oturmuyordu yuvasına, tekir kedi ya da Kayışdağ'dan esen rüzgâr gibi yalanıyor, pireleniyordu az ötede. Recep, Emine'nin ölüsüne takılıyordu uykunun en derin yerinde, tıpkı yüzen bir yosunun ağlarına takılır gibi. Dip sularında ölüyle birlikte sallanıyorlardı. Ölü, bir yakamozun fırıldağında çeviriyordu gözlerini, biri küçüldükçe öbürü büyüyordu. Mordu denizin altı ya da toprağın içi, yapışkan ve vıcık vıcık. Bütün ölülerin sessizliğiydi bu.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat