9786052642849
615593
https://www.sehadetkitap.com/urun/cinsel-suclar-i
Cinsel Suçlar I
304.50
“Kriminoloji olmaksızın ceza hukukunun gözü kördür; ceza hukuku olmaksızın da kriminoloji, uçsuz bucaksızdır”.1 Ceza hukuku ile kriminoloji arasındaki ilişkiyi her iki alan açısından oldukça isabetli biçimde özetleyen Alman ceza hukukçusu Hans- Heinrich Jescheck'in bu tespiti, koruduğu hukuki değerlere göre yapılan suç tasnifleri arasında belki de cinsel dokunulmazlığa ve özgürlüğe karşı suçlar açısından daha da önem kazanmaktadır. Bir kere cinsel suçlar hem ceza hukuku hem de kriminoloji çalışmaları açısından, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde dahi yeterince çalışmayan bir alandır.2 Bunda Tatjana Hörnle'nin işaret ettiği üzere cinsel suçların, “feminist mesele” olarak görülmesinin önemli bir rolü söz konusudur.
Bir diğer açıdan cinsel suçlar, toplumsal kabullerin, ahlaki değer yargılarının ve kültürel yapının yoğun etkisinde olan suçlardır. Nitekim Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde 2000'li yılların başına kadar, cinsel suçlarla korunan hukuki değer toplumun ahlakı idi.4 Bir başka örnek olarak yetişkinlere karşı işlenen cinsel suçları göz önüne aldığımızda, bu suçlardaki rızaya dair tartışmalarda toplumdaki kanıksanmış kabulleri görebiliriz. Bunlara örnek olarak “mine etek giyen kadın, cinsel saldırıyı hak etmiştir”, “bir erkekle bara giden ve içki ikramını kabul eden kadın cinsel ilişkiye rıza göstermiştir” veya “erkekler ve yaşlı kadınlar, cinsel saldırıya uğramaz” mitlerini belirtebiliriz. Yaygın olarak “tecavüz mitleri” olarak bilinen ancak bizim cinsel suçun türüne göre “cinsel saldırı mitleri” veya “çocuk istismarına ilişkin mitler” olarak ifade etmeyi tercih ettiğimiz bu kanıksanmış kabuller, cinsel suçların haksızlığını meydana getiren “rızanın yokluğunun” tespitinde yargı kararlarına tesir edebilmektedir.5 Fiona Leverick'e göre bu mitlerin hukuk eğitimi almamış kişilerden oluşan jürilerin olduğu sistemlerde ceza yargılamasına etki ettiği aşikâr olmakla birlikte; hukuk eğitimi almış kişilerin de bu mitlerden tamamıyla ve herhalde bağışıklığından söz edilemeyebilmektedir.6 Cinsel suçların normatif veya deskriptif unsurlarının ele alınmasında sosyal ve kültürel öğelerin rolü olduğuna işaret etmektedir. Bu sosyal ve kültürel öğeler, yaşayan hukuku meydana getiren hukuk uygulayıcılarının faaliyetlerine tesir edebilmektedir. Yazılı hukuk dışında kalan ve hukuku şekillendiren bu arka plandaki etmenlere, İtalyan hukukçu Rodolfo Sacco, “legal formants”7 adını vermektedir. Sacco, bir karşılaştırmalı hukuk analizi yapılırken, karşılaştırmaya konu olan hukuk sistemlerinin ait olduğu toplumun sosyal ve kültürel yapısının da dikkate alınması gerekliliğine işaret eder. Sacco'ya göre bu formantların göz ardı edilerek yalnızca hukuki metinlerin karşılaştırma konusu yapılması, karşılaştırma konusu yapılan hukuk sistemlerinin yeterince kavranamamasına neden olur.
Bu çalışma, temelde bir karşılaştırmalı hukuk çalışması değildir. Bununla birlikte çalışma, cinsel suçların ceza hukuku alanında etüt edilirken bu arka plandaki formantlarının göz ardı edilemeyeceği fikrine dayanmaktadır. Gerçekten cinsel suçların sadece ceza kanunlarındaki suç kalıpları üzerinden ve salt ceza hukuku perspektifinden ele alınması, cinsel suçları tam olarak kavrayamamızı ve bu suç grubunun meselelerine nüfuz ederek bu meseleleri çözememize neden olmaktadır. Bu nedenle ilk kez 2020 yılında İstanbul Üniversitesi Kriminoloji ve Ceza Adaleti Yüksek Lisans programında cinsel suçlar konusunu, hukuki ve kriminolojik perspektifi ile bir arada ele almaya karar verdik. Üniversitemizdeki bu program kapsamında 2022-2023 eğitim-öğretim yılı güz döneminde “Hukuki ve Kriminolojik Açıdan Cinsel Suçlar” dersi kapsamında öğrenciler, cinsel suçlar alanındaki hem zorlu konuları hem de güncel tartışmaları her iki perspektiften ele aldılar. Bu doğrultuda bu kitapta konular, cinsel suçların mevzuatına, uygulamasına ve aktörlerine dair meselelere, müdahale yöntemlerine ve bu suç alanını çevreleyen toplumsal yargı kalıplarına yoğunlaşmıştır. Böylece Türk ceza hukuku ve kriminoloji literatürlerine farklı perspektiflerle yeni bir katkı sunmak ve tartışma alanlarını genişletmek hedeflenmiştir.
“Kriminoloji olmaksızın ceza hukukunun gözü kördür; ceza hukuku olmaksızın da kriminoloji, uçsuz bucaksızdır”.1 Ceza hukuku ile kriminoloji arasındaki ilişkiyi her iki alan açısından oldukça isabetli biçimde özetleyen Alman ceza hukukçusu Hans- Heinrich Jescheck'in bu tespiti, koruduğu hukuki değerlere göre yapılan suç tasnifleri arasında belki de cinsel dokunulmazlığa ve özgürlüğe karşı suçlar açısından daha da önem kazanmaktadır. Bir kere cinsel suçlar hem ceza hukuku hem de kriminoloji çalışmaları açısından, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde dahi yeterince çalışmayan bir alandır.2 Bunda Tatjana Hörnle'nin işaret ettiği üzere cinsel suçların, “feminist mesele” olarak görülmesinin önemli bir rolü söz konusudur.
Bir diğer açıdan cinsel suçlar, toplumsal kabullerin, ahlaki değer yargılarının ve kültürel yapının yoğun etkisinde olan suçlardır. Nitekim Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde 2000'li yılların başına kadar, cinsel suçlarla korunan hukuki değer toplumun ahlakı idi.4 Bir başka örnek olarak yetişkinlere karşı işlenen cinsel suçları göz önüne aldığımızda, bu suçlardaki rızaya dair tartışmalarda toplumdaki kanıksanmış kabulleri görebiliriz. Bunlara örnek olarak “mine etek giyen kadın, cinsel saldırıyı hak etmiştir”, “bir erkekle bara giden ve içki ikramını kabul eden kadın cinsel ilişkiye rıza göstermiştir” veya “erkekler ve yaşlı kadınlar, cinsel saldırıya uğramaz” mitlerini belirtebiliriz. Yaygın olarak “tecavüz mitleri” olarak bilinen ancak bizim cinsel suçun türüne göre “cinsel saldırı mitleri” veya “çocuk istismarına ilişkin mitler” olarak ifade etmeyi tercih ettiğimiz bu kanıksanmış kabuller, cinsel suçların haksızlığını meydana getiren “rızanın yokluğunun” tespitinde yargı kararlarına tesir edebilmektedir.5 Fiona Leverick'e göre bu mitlerin hukuk eğitimi almamış kişilerden oluşan jürilerin olduğu sistemlerde ceza yargılamasına etki ettiği aşikâr olmakla birlikte; hukuk eğitimi almış kişilerin de bu mitlerden tamamıyla ve herhalde bağışıklığından söz edilemeyebilmektedir.6 Cinsel suçların normatif veya deskriptif unsurlarının ele alınmasında sosyal ve kültürel öğelerin rolü olduğuna işaret etmektedir. Bu sosyal ve kültürel öğeler, yaşayan hukuku meydana getiren hukuk uygulayıcılarının faaliyetlerine tesir edebilmektedir. Yazılı hukuk dışında kalan ve hukuku şekillendiren bu arka plandaki etmenlere, İtalyan hukukçu Rodolfo Sacco, “legal formants”7 adını vermektedir. Sacco, bir karşılaştırmalı hukuk analizi yapılırken, karşılaştırmaya konu olan hukuk sistemlerinin ait olduğu toplumun sosyal ve kültürel yapısının da dikkate alınması gerekliliğine işaret eder. Sacco'ya göre bu formantların göz ardı edilerek yalnızca hukuki metinlerin karşılaştırma konusu yapılması, karşılaştırma konusu yapılan hukuk sistemlerinin yeterince kavranamamasına neden olur.
Bu çalışma, temelde bir karşılaştırmalı hukuk çalışması değildir. Bununla birlikte çalışma, cinsel suçların ceza hukuku alanında etüt edilirken bu arka plandaki formantlarının göz ardı edilemeyeceği fikrine dayanmaktadır. Gerçekten cinsel suçların sadece ceza kanunlarındaki suç kalıpları üzerinden ve salt ceza hukuku perspektifinden ele alınması, cinsel suçları tam olarak kavrayamamızı ve bu suç grubunun meselelerine nüfuz ederek bu meseleleri çözememize neden olmaktadır. Bu nedenle ilk kez 2020 yılında İstanbul Üniversitesi Kriminoloji ve Ceza Adaleti Yüksek Lisans programında cinsel suçlar konusunu, hukuki ve kriminolojik perspektifi ile bir arada ele almaya karar verdik. Üniversitemizdeki bu program kapsamında 2022-2023 eğitim-öğretim yılı güz döneminde “Hukuki ve Kriminolojik Açıdan Cinsel Suçlar” dersi kapsamında öğrenciler, cinsel suçlar alanındaki hem zorlu konuları hem de güncel tartışmaları her iki perspektiften ele aldılar. Bu doğrultuda bu kitapta konular, cinsel suçların mevzuatına, uygulamasına ve aktörlerine dair meselelere, müdahale yöntemlerine ve bu suç alanını çevreleyen toplumsal yargı kalıplarına yoğunlaşmıştır. Böylece Türk ceza hukuku ve kriminoloji literatürlerine farklı perspektiflerle yeni bir katkı sunmak ve tartışma alanlarını genişletmek hedeflenmiştir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.