Ceza Yargıcının Cumhuriyet Savcısının ve Ceza Avukatının Başvuru Rehberi; Anayasa Mahkemesi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Yargıtay Kararlarında İnsan Hakla

Stok Kodu:
9786053000594
Boyut:
160-240-0
Sayfa Sayısı:
728
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2016-12-06
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
%13 indirimli
123,00TL
107,01TL
Havale/EFT ile: 96,31TL
9786053000594
436015
Ceza Yargıcının Cumhuriyet Savcısının ve Ceza Avukatının Başvuru Rehberi; Anayasa Mahkemesi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Yargıtay Kararlarında İnsan Hakla
Ceza Yargıcının Cumhuriyet Savcısının ve Ceza Avukatının Başvuru Rehberi; Anayasa Mahkemesi, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi ve Yargıtay Kararlarında İnsan Hakla
107.01
Çağımızın en önemli özelliklerinden biri de İnsan Haklan Çağı olmasıdır; Bu dönem; insanın insan olma onuruna, yalnızca insan olması nedeniyle- başka hiçbir şart aranmaksızın-, vazgeçilmez, devredilmez, zamanaşımına uğramaz hak ve özgürlüklere sahip oluşunun kurumsallaştırıldığı bir dönemdir. İnsan haklan manzumesi, ulusaldan başlayıp ulusüstüne (supranatİonal) ulaşan kazanımlar bütününden oluşmaktadır. İnsan haklarının korunması ve güvence altına alınması, bir zamanlar yalnızca devletlerin iç işi olarak görülürken, bunun yeterli bir güvence oluşturmayacağı sayısız deneyimlerle ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, insan haklanın korunması için uluslar arası yaptırım öngören, kurumsal mekanizmalar oluşturulmuştur. Ülkemizin de taraf olduğu İHAS (İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi), tarihsel gelişim itibariyle, getirdiği temel haklar listesi ve güvence mekanizması açısından en gelişmiş ve pratik yararlılığı en fazla olanıdır. Sözleşme çerçevesinde kurulan İnsan Haklan Avrupa Mahkemesi (İHAM) (European Court of Human Rights), somut olaylar sonucunda meydana gelen hak ihlalleri bağlamında değerlendirme yapmakta ve sonuçta iç hukukta yer alan bir kuralın, Sözleşme'de yer alan norma ve giderek Sözleşmenin bütününden, temel felsefesinden çıkan anlama uyarlılığını saptamaktadır. Tarihsel gelişim süreci içerisinde hak ve özgürlüklerin korunması önce yürütme organının diğer bir deyişle siyasal iktidarın sınırlandırılması anlayışı ile başlamıştır. Bunun yeterli olmayacağı, yasaların hukukun genel ilkelerine, insan haklarına aykırı olması durumunda yasama organının da sınırlandırılması gerektiği anlayışı yerleşmiştir. Yargı ise temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olarak, yasa koyucuyu ve siyasal iktidarı bütün uygar ülkelerce kabul edilen insan haklarına uygun düzenlemeler yapması doğrultusunda hukuka uygunluk denetimi ile sınırlaya gelmiştir. Özgürlüklere getirilen her sınırlamanın da bir sınırı vardır. Örnek olsun, Türk Hukuku açısından tutuklama, gözaltına alma gibi ceza yargılaması hukukunun koruma önlemleri, kişi özgürlüğüne bir sınırlama getirdiklerinden, somut olay ve olgulara dayanılması gerekmektedir. İnsan haklarına saygılı bir biçimde maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını amaçlayan ceza yargılaması, kolektif bir faaliyeti gerektirir. Yargılamada, iddia makamınca ileri sürülen tez, sanık tarafından antitezle karşılanacak ve hakim bunları değerlendirip senteze ulaşacaktır. Tarihsel gelişimde de bilindiği üzere, ulusal düzenlemelerden uluslar arası koruma mekanizmalarına doğru bir gelişme olmaktadır. Ancak aslolan, insan haklarına saygının iç hukukta gerçekleştirilmesidir. Yargı bu konuda ulusüstü ilkelerle ulusal hukuk arasında köprü işlevi görmelidir. Bu nedenle özellikle uygulamacıların, ulusüstü kurumlarca üretilen normatif ve içtihadi birikimlerle donatılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru hakkının kabulüyle birlikte, Anayasa Mahkemesi, insan hakları hukukunun içtihadi birikimini oluşturmada önemli kararlar vermiştir. Ceza hukuku uygulamacıları yönünden, hem İHAM, hem de AYM ve Yargıtay'ın insan hakları konusundaki kararlarının bilinip uygulanması, içselleştirilmesi, yaşamsal önem taşımaktadır. İşte Biz Kitabımızda, doktriner tartışmalara girmeksizin, Ceza ve Ceza Muhakemesi ile ilgilenen Hukukçuların, uygulamada karşılaştıkları insan hakları sorunlarına çözüm üretebilmeleri için anahtar nitelikte kararlara yer verdik. Amaç, özellikle ceza soruşturma ve kovuşturmalarında yer alan aktörlerin, önlerine gelen uyuşmazlığa, Ceza ve Muhakeme yasaları yanında, insan haklarına ilişkin belge ve kararlar ışığında yaklaşmaları yönünde uygulamalarda istikrar kazandırmaktır. Kitabımızdabu amaçla kararlarda bazen tam metne, bazen de ilgili bölümlere yer verilmiştir. Kararlardaki bütünlüğü ve atıf kolaylığını sağlamak adına paragraf numaraları teselsül ettirilmiştir. Ayrıca eklemek isterim ki; Ülkemizin kültürel değerlerinde, gelişmişlik düzeyinde insana verilen önem, değer üst seviyededir. Bu anlamda olmak üzere, giriş bölümünde bazı Aydın ve Sanatçılarımıza ait sözlere yer verilmiştir. Hukuk, sanattan beslenirse, insancıllığı da daha canlı tutacaktır. Şunu da belirtmek gerekir ki; Ülkemiz, 15 Temmuz 2016 tarihinde kanlı bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Ülke kurumlarının belirli bir yapı tarafından ele geçirilmesi, yargının adeta operasyonel bir araç, aygıt olarak kullanılması, adeta korku toplumu yaratmıştır. Özellikle Yargının bir gücün denetimine geçmesi, biat ve itaat kültürünün baskısı ile kararlar vermesi, ülkemizi ne yazık ki yaşanan süreçte hukuk devletinden uzaklaştırmıştır. Bundan sonra, yargının özgürlüklerin güvencesi olmasının, aynı zamanda cüppe meşruiyetinin de kaynağı olduğu unutulmadan, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargısal etik ilkelere uygun yargılama pratiğinin oluşması, ülkemizin daha güzel günlerinin de güvencesi olacağı umuduyla, Kitabımızın bu amaçların gerçekleşmesinde yararlı olmasını dilerim. Yargının İnsan hakları hukukunu temel referans alarak, normatif ve içtihadi düzeyde içselleştirerek uyguladığı; her bir Mahkemenin Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi vasfında olduğu; hak, adalet ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir Yargı ve Yargıç kültürünün oluştuğu; İnsan haklarının ihlal edilmediği zamanlar umuduyla, kitabımızın yararlı olmasını dilerim.
Çağımızın en önemli özelliklerinden biri de İnsan Haklan Çağı olmasıdır; Bu dönem; insanın insan olma onuruna, yalnızca insan olması nedeniyle- başka hiçbir şart aranmaksızın-, vazgeçilmez, devredilmez, zamanaşımına uğramaz hak ve özgürlüklere sahip oluşunun kurumsallaştırıldığı bir dönemdir. İnsan haklan manzumesi, ulusaldan başlayıp ulusüstüne (supranatİonal) ulaşan kazanımlar bütününden oluşmaktadır. İnsan haklarının korunması ve güvence altına alınması, bir zamanlar yalnızca devletlerin iç işi olarak görülürken, bunun yeterli bir güvence oluşturmayacağı sayısız deneyimlerle ortaya çıkmıştır. Bunun sonucunda, insan haklanın korunması için uluslar arası yaptırım öngören, kurumsal mekanizmalar oluşturulmuştur. Ülkemizin de taraf olduğu İHAS (İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi), tarihsel gelişim itibariyle, getirdiği temel haklar listesi ve güvence mekanizması açısından en gelişmiş ve pratik yararlılığı en fazla olanıdır. Sözleşme çerçevesinde kurulan İnsan Haklan Avrupa Mahkemesi (İHAM) (European Court of Human Rights), somut olaylar sonucunda meydana gelen hak ihlalleri bağlamında değerlendirme yapmakta ve sonuçta iç hukukta yer alan bir kuralın, Sözleşme'de yer alan norma ve giderek Sözleşmenin bütününden, temel felsefesinden çıkan anlama uyarlılığını saptamaktadır. Tarihsel gelişim süreci içerisinde hak ve özgürlüklerin korunması önce yürütme organının diğer bir deyişle siyasal iktidarın sınırlandırılması anlayışı ile başlamıştır. Bunun yeterli olmayacağı, yasaların hukukun genel ilkelerine, insan haklarına aykırı olması durumunda yasama organının da sınırlandırılması gerektiği anlayışı yerleşmiştir. Yargı ise temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olarak, yasa koyucuyu ve siyasal iktidarı bütün uygar ülkelerce kabul edilen insan haklarına uygun düzenlemeler yapması doğrultusunda hukuka uygunluk denetimi ile sınırlaya gelmiştir. Özgürlüklere getirilen her sınırlamanın da bir sınırı vardır. Örnek olsun, Türk Hukuku açısından tutuklama, gözaltına alma gibi ceza yargılaması hukukunun koruma önlemleri, kişi özgürlüğüne bir sınırlama getirdiklerinden, somut olay ve olgulara dayanılması gerekmektedir. İnsan haklarına saygılı bir biçimde maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını amaçlayan ceza yargılaması, kolektif bir faaliyeti gerektirir. Yargılamada, iddia makamınca ileri sürülen tez, sanık tarafından antitezle karşılanacak ve hakim bunları değerlendirip senteze ulaşacaktır. Tarihsel gelişimde de bilindiği üzere, ulusal düzenlemelerden uluslar arası koruma mekanizmalarına doğru bir gelişme olmaktadır. Ancak aslolan, insan haklarına saygının iç hukukta gerçekleştirilmesidir. Yargı bu konuda ulusüstü ilkelerle ulusal hukuk arasında köprü işlevi görmelidir. Bu nedenle özellikle uygulamacıların, ulusüstü kurumlarca üretilen normatif ve içtihadi birikimlerle donatılması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi'ne Bireysel Başvuru hakkının kabulüyle birlikte, Anayasa Mahkemesi, insan hakları hukukunun içtihadi birikimini oluşturmada önemli kararlar vermiştir. Ceza hukuku uygulamacıları yönünden, hem İHAM, hem de AYM ve Yargıtay'ın insan hakları konusundaki kararlarının bilinip uygulanması, içselleştirilmesi, yaşamsal önem taşımaktadır. İşte Biz Kitabımızda, doktriner tartışmalara girmeksizin, Ceza ve Ceza Muhakemesi ile ilgilenen Hukukçuların, uygulamada karşılaştıkları insan hakları sorunlarına çözüm üretebilmeleri için anahtar nitelikte kararlara yer verdik. Amaç, özellikle ceza soruşturma ve kovuşturmalarında yer alan aktörlerin, önlerine gelen uyuşmazlığa, Ceza ve Muhakeme yasaları yanında, insan haklarına ilişkin belge ve kararlar ışığında yaklaşmaları yönünde uygulamalarda istikrar kazandırmaktır. Kitabımızdabu amaçla kararlarda bazen tam metne, bazen de ilgili bölümlere yer verilmiştir. Kararlardaki bütünlüğü ve atıf kolaylığını sağlamak adına paragraf numaraları teselsül ettirilmiştir. Ayrıca eklemek isterim ki; Ülkemizin kültürel değerlerinde, gelişmişlik düzeyinde insana verilen önem, değer üst seviyededir. Bu anlamda olmak üzere, giriş bölümünde bazı Aydın ve Sanatçılarımıza ait sözlere yer verilmiştir. Hukuk, sanattan beslenirse, insancıllığı da daha canlı tutacaktır. Şunu da belirtmek gerekir ki; Ülkemiz, 15 Temmuz 2016 tarihinde kanlı bir darbe girişimiyle karşı karşıya kalmıştır. Ülke kurumlarının belirli bir yapı tarafından ele geçirilmesi, yargının adeta operasyonel bir araç, aygıt olarak kullanılması, adeta korku toplumu yaratmıştır. Özellikle Yargının bir gücün denetimine geçmesi, biat ve itaat kültürünün baskısı ile kararlar vermesi, ülkemizi ne yazık ki yaşanan süreçte hukuk devletinden uzaklaştırmıştır. Bundan sonra, yargının özgürlüklerin güvencesi olmasının, aynı zamanda cüppe meşruiyetinin de kaynağı olduğu unutulmadan, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, yargısal etik ilkelere uygun yargılama pratiğinin oluşması, ülkemizin daha güzel günlerinin de güvencesi olacağı umuduyla, Kitabımızın bu amaçların gerçekleşmesinde yararlı olmasını dilerim. Yargının İnsan hakları hukukunu temel referans alarak, normatif ve içtihadi düzeyde içselleştirerek uyguladığı; her bir Mahkemenin Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi vasfında olduğu; hak, adalet ve hukukun üstünlüğünü esas alan bir Yargı ve Yargıç kültürünün oluştuğu; İnsan haklarının ihlal edilmediği zamanlar umuduyla, kitabımızın yararlı olmasını dilerim.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat