9786253738112
754007

https://www.sehadetkitap.com/urun/caylak-2
Çaylak
138.75
Hayatı anladıkça kapısını çaldığım işletme sahiplerinin hepsine şimdi hak veriyorum. Günümüz şartlarında, yaşamın çırağa tahammülü yok. Mesaiye başladığın an, çalışacağın müesseseye katkıda bulunamıyorsan iş yerine yük, maliyetsin. Bir çaylağa kapı açmak riskti, onun için de hiçbir işletme zamanı risk etmek istemezdi, etmedi de...
Bir kendime, bir de verilen eğitim sistemine sitem ediyorum. Doğrusu sistem de kendi dal-gasındaymış, hayata karşı hantal kalışımdan anlıyorum. Sadece bir örnek vereceğim, matemat-ikte türev konusu vardır. Türevin sosyal hayatta ne işe yaradığını, neden bu konunun ma-tematik dersinde yer aldığını hocalarımdan değil, bir çaycı arkadaşımdan öğrendim. O da ziraat mühendisi Arif, kahvehanede çaycı. Kahvehaneyi kapamaya yakın, müşterinin biri çay istedi. Arif, çayı dolduracak ki bitmiş. “Çay kalmadı, başka bir şey vereyim.” dedi. Adam ille de çay istiyor. Mecburen “Tamam.” dedi. Demliğe sıcak su ilave etti ve “Çayın türeviyle idare etsin.” dedi ve ben, “Ne? Türev mi?” dedim. “Evet, türev. Matematikteki türev.” dedi.
O zaman anladım ilk demlediğin çayın, ikinci defa demini almak; o çayın türevini almakmış ve bunu anladığımda yaş yirmi altı, benim için her iş bitmişti. Bu örnek gibi onlarca vere-bilirim.
Şimdi suç kimin, benim mi? Eğer ben kendimi yetiştirecek olsaydım devlet neden bunca za-man bana boşu boşuna imkân sağladığını zannetmiş? Beni adam gibi eğitseymiş, bırakma-saymış ortada!
Keşke bir ustanın çayını taşısaydım yıllarca, elim nasırlı yüzüm yağlı olsaydı ama adam olsaydım sokakta...
Salla başını al maaşını, eğer bir devlet dairesine adım atarak adam olunuyor olsaydı…
Bizim dönemimizde adamı olmayanı, adam etmiyorlardı.
Kim sallardı ki Dabanalı Kadir'in oğlunu!
DURAN KANDEMİR
Hayatı anladıkça kapısını çaldığım işletme sahiplerinin hepsine şimdi hak veriyorum. Günümüz şartlarında, yaşamın çırağa tahammülü yok. Mesaiye başladığın an, çalışacağın müesseseye katkıda bulunamıyorsan iş yerine yük, maliyetsin. Bir çaylağa kapı açmak riskti, onun için de hiçbir işletme zamanı risk etmek istemezdi, etmedi de...
Bir kendime, bir de verilen eğitim sistemine sitem ediyorum. Doğrusu sistem de kendi dal-gasındaymış, hayata karşı hantal kalışımdan anlıyorum. Sadece bir örnek vereceğim, matemat-ikte türev konusu vardır. Türevin sosyal hayatta ne işe yaradığını, neden bu konunun ma-tematik dersinde yer aldığını hocalarımdan değil, bir çaycı arkadaşımdan öğrendim. O da ziraat mühendisi Arif, kahvehanede çaycı. Kahvehaneyi kapamaya yakın, müşterinin biri çay istedi. Arif, çayı dolduracak ki bitmiş. “Çay kalmadı, başka bir şey vereyim.” dedi. Adam ille de çay istiyor. Mecburen “Tamam.” dedi. Demliğe sıcak su ilave etti ve “Çayın türeviyle idare etsin.” dedi ve ben, “Ne? Türev mi?” dedim. “Evet, türev. Matematikteki türev.” dedi.
O zaman anladım ilk demlediğin çayın, ikinci defa demini almak; o çayın türevini almakmış ve bunu anladığımda yaş yirmi altı, benim için her iş bitmişti. Bu örnek gibi onlarca vere-bilirim.
Şimdi suç kimin, benim mi? Eğer ben kendimi yetiştirecek olsaydım devlet neden bunca za-man bana boşu boşuna imkân sağladığını zannetmiş? Beni adam gibi eğitseymiş, bırakma-saymış ortada!
Keşke bir ustanın çayını taşısaydım yıllarca, elim nasırlı yüzüm yağlı olsaydı ama adam olsaydım sokakta...
Salla başını al maaşını, eğer bir devlet dairesine adım atarak adam olunuyor olsaydı…
Bizim dönemimizde adamı olmayanı, adam etmiyorlardı.
Kim sallardı ki Dabanalı Kadir'in oğlunu!
DURAN KANDEMİR
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.