Çağdaş İslam Bilimine Giriş

Stok Kodu:
9786055482275
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
207
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2012-03-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%38 indirimli
135,00TL
83,70TL
Havale/EFT ile: 82,03TL
9786055482275
392729
Çağdaş İslam Bilimine Giriş
Çağdaş İslam Bilimine Giriş
83.70
Doğu Medeniyeti ve Batı Medeniyeti ayırımından hareketle, coğrafya merkezli Doğu Bilimi veya Batı Bilimi diye bir tanımlamanın imkânı var mıdır? Ya da din, kültür, ırk veya medeniyet merkezli, bir Hıristiyan Bilimi, İslam Bilimi, Çin bilimi tanımlaması ne kadar tutarlıdır? Cevap(lar)ı aramak için öncelikle bilgi-değer ilişkisinin nasıl kurulduğuna bakmak gerekir. Bunun için de, kendi başına bağımsız bir gerçekliğin olup olmadığı, gerçeğin belirli paradigmalarla yorumlanmış bir veri olarak araştırmacının ilgisine girdiğinin, dolayısıyla gerçekliğin izafi bir değer olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Artık insanların ne yaptığı, ne ve nasıl düşündüğü arasında ayırıma gidilmesi; yetiştiğimiz kültürün unsurlarının kavramsal bir tahlile tabii tutulması, bilişsel unsurlarının neler olduğunun bilinmesi, bilgi-değer ilişkisinin tespitinde büyük önem arz etmektedir. Etkinlik olarak bilim tasavvuruna göre; bilim, bir sosyal yapı, geleneksel bir etkinlik olup, belirli bir toplumsal ortamda epistemoloji, felsefe, ideoloji ve dine ait konuların bir yansımasıdır. Dolayısıyla Bilim, salt gerçeğe ulaşmak amacıyla her türlü toplumsal değerden uzak, nesnel bir sorgulamadır! şeklindeki değerlendirmenin tutarlılığı yoktur. Bu açıdan bilgi iletişimi yoluyla bağlantıları olan kişilerin oluşturduğu birlikler ve bunlara ait bilimsel topluluk(lar) vardır. Bu da Bilim ve Felsefe ilişkisini gündeme getirir: Hem bilim, hem de felsefe, sorgulayıcı ve refleksif bir tutumun ürünüdür, her ikisinde bir hakikat tutkusu vardır. Bilim, dikkatini sınırlı bir bilgi alanı üzerinde odaklaştırır, dünyanın belirli yönlerini tanımlamaya çalışır. Bunun için öndeyilerde bulunur, deneyler yapar. Bunların sonucunda olgulara ilişkin gözlemlere uyumlu ve onları açıklayan kuramlar ileri sürer. Felsefe ise, bir bakış açısını zenginleştirmek ya da desteklemek için bilimin tanımlayıcı malzemelerini ve teorilerini kullanır. Bilimin varsayımları hakkında kuşku ve itirazlar ortaya atarak, var olanların temelde yatan doğası, anlamı ve ideal imkânları hakkında sürekli olarak sorular sorarak daha ileri gider.
Doğu Medeniyeti ve Batı Medeniyeti ayırımından hareketle, coğrafya merkezli Doğu Bilimi veya Batı Bilimi diye bir tanımlamanın imkânı var mıdır? Ya da din, kültür, ırk veya medeniyet merkezli, bir Hıristiyan Bilimi, İslam Bilimi, Çin bilimi tanımlaması ne kadar tutarlıdır? Cevap(lar)ı aramak için öncelikle bilgi-değer ilişkisinin nasıl kurulduğuna bakmak gerekir. Bunun için de, kendi başına bağımsız bir gerçekliğin olup olmadığı, gerçeğin belirli paradigmalarla yorumlanmış bir veri olarak araştırmacının ilgisine girdiğinin, dolayısıyla gerçekliğin izafi bir değer olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. Artık insanların ne yaptığı, ne ve nasıl düşündüğü arasında ayırıma gidilmesi; yetiştiğimiz kültürün unsurlarının kavramsal bir tahlile tabii tutulması, bilişsel unsurlarının neler olduğunun bilinmesi, bilgi-değer ilişkisinin tespitinde büyük önem arz etmektedir. Etkinlik olarak bilim tasavvuruna göre; bilim, bir sosyal yapı, geleneksel bir etkinlik olup, belirli bir toplumsal ortamda epistemoloji, felsefe, ideoloji ve dine ait konuların bir yansımasıdır. Dolayısıyla Bilim, salt gerçeğe ulaşmak amacıyla her türlü toplumsal değerden uzak, nesnel bir sorgulamadır! şeklindeki değerlendirmenin tutarlılığı yoktur. Bu açıdan bilgi iletişimi yoluyla bağlantıları olan kişilerin oluşturduğu birlikler ve bunlara ait bilimsel topluluk(lar) vardır. Bu da Bilim ve Felsefe ilişkisini gündeme getirir: Hem bilim, hem de felsefe, sorgulayıcı ve refleksif bir tutumun ürünüdür, her ikisinde bir hakikat tutkusu vardır. Bilim, dikkatini sınırlı bir bilgi alanı üzerinde odaklaştırır, dünyanın belirli yönlerini tanımlamaya çalışır. Bunun için öndeyilerde bulunur, deneyler yapar. Bunların sonucunda olgulara ilişkin gözlemlere uyumlu ve onları açıklayan kuramlar ileri sürer. Felsefe ise, bir bakış açısını zenginleştirmek ya da desteklemek için bilimin tanımlayıcı malzemelerini ve teorilerini kullanır. Bilimin varsayımları hakkında kuşku ve itirazlar ortaya atarak, var olanların temelde yatan doğası, anlamı ve ideal imkânları hakkında sürekli olarak sorular sorarak daha ileri gider.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat