9786059636698
732303
https://www.sehadetkitap.com/urun/buyuk-solen-eski-anadolunun-3500-yillik-yemek-ve-iskileri
Büyük Şölen;Eski Anadolu'nun 3500 Yıllık Yemek ve İşkileri
308.00
Büyük Şölen
Üzerinde oturduğumuz, değerini bilmediğimiz, bugünlerde çöl, beton yığınları ve zehir deposu halinde getirilen bu topraklarda günümüzden altmış bin veya beş bin sene önce yaşamış insanların ne yiyip ne içtiklerini, nasıl hazırladıklarını ve yediklerini elbette herkes merak eder. Müze vitrinlerini tıka basa dolduran, işlevlerini belirlemede zorlandığımız binlerce kap kaçağın içleri bir zamanlar olmadık gıda maddeleriyle tıka basa doluydu. Ama neyle? Zaman ve tarihin silmediği o siyah isli tencerelerde, güveçlerde, tavalarda neler ve nasıl pişiriliyordu, nasıl yeniyordu, neler içiliyordu, kim merak etmez? Çekirgeler, fareler, hayvan kulakları, domuz vulvuları, inek ve
domuz memeleri, kurbağa, yılan, kertenkele, lavra, böcek, solucan ve en önemlisi bizzat insanın eti yeniyor muydu? Kim bilir, öğreneceğiz. Devasa temelleri bile insana huşu veren binalarda kalabalık saray erkanı, kışlalarda askerler, tapınaklarda hazır yemeyi bekleyen rahipler için kocaman kazanlarda yemekler pişiriliyor, sofralar kuruluyor, yeniliyor, olmadık içkiler içiliyor, Anadolu'nun her yanından gelmiş müzisyenlerin eşliğinde şarkılar söyleniyor, enstrümanlar çalınıyor, dans ediliyor yarışlar düzenleniyor, akrobatik gösteriler sunuluyordu. Tüm bunlar bugün kimsenin beğenmediği ve ummadığı Orta Anadolu steplerinde oluyordu. Yemek içmek çoğu kez mide şişirmekten de öte sosyal bir olaydı. Ne kadar yazık; o güzel menülerin kokusu burnumuza geliyormuş gibi olsa da bir türlü tadına bakamıyoruz; melodileri duyuyormuş gibi olsak da çoşarak kalkıp dans edemiyoruz! İyice semirmiş, sağlıklı, etli butlu, her yıl Anadolu'nun dört bucağında insan avına çıkan, tutsakları sürüler halinde Hatti'ye taşıyan, 35 tona kadar varan taş blokları kesip taşıyacak, heykeller yapacak, kiklopik duvarlar örecek kadar güçlü insanlar kimlerdi, neyle besleniyorlardı, merak etmemek için sağır ve duygusuz olmak gerekir!
Hititler ve eski Anadolu'da mutfak, beslenme, tarım ve hayvancılık konularında yazılmış ilk bilimsel araştırma olma niteliği taşıyan bu kitap yazarının arkeoloji, filoloji, tarih ve etnolojiyi de kapsayan yıllardan beri sürdürdüğü çok yölü araştırmalarının direk ürünlerinden birisidir. Anadolu'da 3500 sene önce ilk kez yazılı tarihi başlatan Hititlerden günümüze kalabilmiş çok sayıda metinlerde günlük yaşamdan kültüre, din, tarih, coğrafya, falcılık, büyücülük yanında elbette insanın en temel gereksinimi beslenmeyle ilgili değerli bilgiler de saklıdır. Ne var ki bu eşsiz kayıtlar bir yemek kitabı şeklinde değil; çok dağınık, envayi çeşit metin türleri içine serpiştirilmiş şekilde karşımıza çıkar ve beceriyi gerektirir. Azimle sürdürülen çalışmalar sonucunda bazı yemek türlerinin nasıl yapıldığını açıklanabilmiş, hatta bazıları modern mutfaklara sokulacak kadar kurgulanmış ve yakına getirilmiştir.
Her ne kadar perifleride kalsa da Anadolu, Eski Mısır ve Sümer-Babil'den sonra dünyanın en eski mutfağına sahiptir. Yemek tarifleri Çin ve Hint yemeklerinden eskidir. Grek ve Roma mutfaklarıyla karşılaştırıldığında daha şanslı olduğu görülür, çünkü kaynaklarla oynanmamış içersine sonradan anakronik, yalan yanlış uydurmalar sokulamamıştır.
Büyük Şölen
Üzerinde oturduğumuz, değerini bilmediğimiz, bugünlerde çöl, beton yığınları ve zehir deposu halinde getirilen bu topraklarda günümüzden altmış bin veya beş bin sene önce yaşamış insanların ne yiyip ne içtiklerini, nasıl hazırladıklarını ve yediklerini elbette herkes merak eder. Müze vitrinlerini tıka basa dolduran, işlevlerini belirlemede zorlandığımız binlerce kap kaçağın içleri bir zamanlar olmadık gıda maddeleriyle tıka basa doluydu. Ama neyle? Zaman ve tarihin silmediği o siyah isli tencerelerde, güveçlerde, tavalarda neler ve nasıl pişiriliyordu, nasıl yeniyordu, neler içiliyordu, kim merak etmez? Çekirgeler, fareler, hayvan kulakları, domuz vulvuları, inek ve
domuz memeleri, kurbağa, yılan, kertenkele, lavra, böcek, solucan ve en önemlisi bizzat insanın eti yeniyor muydu? Kim bilir, öğreneceğiz. Devasa temelleri bile insana huşu veren binalarda kalabalık saray erkanı, kışlalarda askerler, tapınaklarda hazır yemeyi bekleyen rahipler için kocaman kazanlarda yemekler pişiriliyor, sofralar kuruluyor, yeniliyor, olmadık içkiler içiliyor, Anadolu'nun her yanından gelmiş müzisyenlerin eşliğinde şarkılar söyleniyor, enstrümanlar çalınıyor, dans ediliyor yarışlar düzenleniyor, akrobatik gösteriler sunuluyordu. Tüm bunlar bugün kimsenin beğenmediği ve ummadığı Orta Anadolu steplerinde oluyordu. Yemek içmek çoğu kez mide şişirmekten de öte sosyal bir olaydı. Ne kadar yazık; o güzel menülerin kokusu burnumuza geliyormuş gibi olsa da bir türlü tadına bakamıyoruz; melodileri duyuyormuş gibi olsak da çoşarak kalkıp dans edemiyoruz! İyice semirmiş, sağlıklı, etli butlu, her yıl Anadolu'nun dört bucağında insan avına çıkan, tutsakları sürüler halinde Hatti'ye taşıyan, 35 tona kadar varan taş blokları kesip taşıyacak, heykeller yapacak, kiklopik duvarlar örecek kadar güçlü insanlar kimlerdi, neyle besleniyorlardı, merak etmemek için sağır ve duygusuz olmak gerekir!
Hititler ve eski Anadolu'da mutfak, beslenme, tarım ve hayvancılık konularında yazılmış ilk bilimsel araştırma olma niteliği taşıyan bu kitap yazarının arkeoloji, filoloji, tarih ve etnolojiyi de kapsayan yıllardan beri sürdürdüğü çok yölü araştırmalarının direk ürünlerinden birisidir. Anadolu'da 3500 sene önce ilk kez yazılı tarihi başlatan Hititlerden günümüze kalabilmiş çok sayıda metinlerde günlük yaşamdan kültüre, din, tarih, coğrafya, falcılık, büyücülük yanında elbette insanın en temel gereksinimi beslenmeyle ilgili değerli bilgiler de saklıdır. Ne var ki bu eşsiz kayıtlar bir yemek kitabı şeklinde değil; çok dağınık, envayi çeşit metin türleri içine serpiştirilmiş şekilde karşımıza çıkar ve beceriyi gerektirir. Azimle sürdürülen çalışmalar sonucunda bazı yemek türlerinin nasıl yapıldığını açıklanabilmiş, hatta bazıları modern mutfaklara sokulacak kadar kurgulanmış ve yakına getirilmiştir.
Her ne kadar perifleride kalsa da Anadolu, Eski Mısır ve Sümer-Babil'den sonra dünyanın en eski mutfağına sahiptir. Yemek tarifleri Çin ve Hint yemeklerinden eskidir. Grek ve Roma mutfaklarıyla karşılaştırıldığında daha şanslı olduğu görülür, çünkü kaynaklarla oynanmamış içersine sonradan anakronik, yalan yanlış uydurmalar sokulamamıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.