Bütün Yort Savul'lar!; 1954-1997 Toplu Şiirler

Stok Kodu:
9789753632782
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
260
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
18
Basım Tarihi:
2018-04-09
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%36 indirimli
200,00TL
128,00TL
Havale/EFT ile: 121,60TL
9789753632782
363533
Bütün Yort Savul'lar!; 1954-1997 Toplu Şiirler
Bütün Yort Savul'lar!; 1954-1997 Toplu Şiirler
128.00
Kınar Hanımın Denizleri'nden Son Şiirler'e Dek Bütün Yort Savul'lar! Cumhuriyet şiirinin 'etikçi' şairi Ece Ayhan'ın Bütün Yort Savul'lar!ının genişletilmiş ikinci baskısı Yapı Kredi Yayınları şiir dizisinden çıktı. Bütün Yort Savullar!'ın bu baskısında, şairin 1993 yılında yine Yapı Kredi Yayınları arasından çıkmış olan Son Şiirler'i, Yeditepe arşivinde bulunan sekiz şiiri ve Öküz dergisinde yayımladığı iki şiiri de bulunuyor. "Ne türden olursa olsun, gerçek şiirin, çağdaş toplumlarda, öyle "ayrılmış" bir yeri filan yoktur, söylenenlerin, yalanla başlayıp yalanla bittiği dillere destan olmuş bütün bayram demeçlerinin aksine. Eh, toplumdan topluma göre değişebilir biraz bu, kötülüğün koyuluğundan iyiliğin açıklığına kadar, iyilik de olanaksızlığın iyiliğidir. Kimi cemiyetlerde hapisanelerdedir şiir. Kimi sosyetelerde tımarhanelerde teşhir olunur. Kimi kanunlarda sürgüne gönderilir. Kimi toplumlarda sivil ölüm takılır peşine. En açık renklisinde, bir gündem eline verilerek yazlığa yollanır, giderleri karşılanmıştır. (...)" Bizim onun şiiri hakkında bir şey söylememize gerek olmasın, o, şiir hakkında bunları düşünür... "Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?" diye sormuştu bir zaman ... Bulur muyuz bunu bilmem!.. Tadımlık BEL KANTO Gül gibi çocukları gelmemiş sabahtan okula bütün o külüstür karıları çamaşır sermemiş bahçelere ilk tramvay işçileri grevi kalıpçıda üç recep salılarda bir ikinci meşrutiyet böğürtlen lekeli bir güvercin uçururlarken görürseniz galatadan leğen denizlere doğru. 1956 BEYAZ RUS KADIN Üç masa ötede bafra içen bir tanrı bacak bacak üstüne atmış penceresinde bir şehir şehirde bir sokak Sokakta bir beyaz rus kadın iskemleler arkasından koşar beyaz rus kadın kaçar Bir tiren şimdiler bankadaki işini bitirmiş pantolonunu giymekte sen bir devsin ne diye bu evde oturursun ne diyeee bozdurup bozdurup kullanırsın Ne diye elişinden bir tanrıyı Sigara içen parmaklarıyla seninki hâlâ penceresinde beyaz rus kadın kaçar. 1955 VEDHALARDAN BİRİNDE I-Kumarcı Musa Vedhalardan birinde Musa kumar oynuyor Peygamberlik bir meslek oldu Bozuk radyo ne demişti ağustosta (Ben karımın fotoğrafını isterim sizden) Dördüncü duvarda ben bulunuyordum Vedhalardan birinde bir küçük tanrı Küçük işler için (Ben görmemiş olayım) Nasılsa tanımadığım bir toprakta öleceğim Burada sakal uzatıp Taranmış saçlarıyla (Siz kendinizin kaçıncı peygamber olduğunu sanıyorsunuz) Hangi rejim için (O kadar çabuk değişiyorlar ki) Birinci katları dinamitlenmiş evlere benzer yıkılıveririz Sokak başlarında görür ve fotoğraflarını çekeriz (Vedha sana ne dedi) (Dedi ki) II- Amatörler ve Profesyoneller (Kaçıncı Vedhada vardı bu) Bir ay vardı Ay çıkınca gitmeliydim oysa Gidin unutun diyorlardı Vrangelin orduları bile unutuldu masaların başında Viski bize bir profesyonel orospu kadar pahalı geliyor Sokakta şapkalarımı çıkarıp selam veriyordum (Numarasını bilmediğim Vedhalardan birinde) Artık kendilerini bir eşya ile karıştırmaya başlayan orospular Çok iğreti duruyorlardı düşecek gibi oluyordum Bunlar da bizim Vedhalarımız Vedha belki hiç doğmamıştı Ne denebilir belki hiç doğmamıştı III- Gotlar ve Genç Vedha Bir Got sürüsü için Genç Vedha anlamsız bir Vedhaydı Vizigot Kralı Alerik takma adıyla Ayıların ayısı tütün sarar (Çağının en kötü tütün saran kralı) Ben sakal bırakmıştım göze batmıyor Gel benim korkum gel çok korkmak istiyorum Vedha! Seni sevmeye başladığımız zaman öldün Ne denebilir seni sevmeye başladığımız zaman öldün IV- Dubadan Laternacı Hiç bakmasa bu kadar dikkatli Laternacı geçiyor azınlıklardan arta kalanı Çaldığı havayı ne tanır ne sever benim gibi Adamlar geldi denizden ölmüş Kimin şansı yoksa bırakmış ellerini dubadan İşe yaramayanların felsefesi bunlar Bir uşak üçüncü katın balkonundan aşağı attı kendini (Çocukluğumu saklasaydım benim de ellerim olurdu dubada) V- Ayşe Dolleyin Bulunmadığı Bölge Kim bu adamlar ayakları üzerinde duruyorlar Başlangıçta dinleniyorlardı Sonraları hiç yorulmadılar (Vedha çok gençti) Deniz tuzu kokan saçlarını yıka sararıyorlar Bir takım unutulmuş yüzler gibi Sigara içiyorlar çok ve ölümü kullanıyorlar Artık onları ben bile tanımıyorum Romanyalı pembe gözlü şeytan Yahudi soyundandır biraz Harita bilmeyen bir Vedhayı Bir ağacı yakıp içer gibi öpüyordu Eski takvimleri seve seve kullanır Ben ikinci gözümü bir kurşunla değiştim Ne denebilir benim gözüm maviydi VI- Vedha Vedha Vedha Denizden uzaklaşmaksızın birbuçuk ama değişen birbuçuk İnançlarını nerede bırakmıştın sen Aradığın şehirleri taşıdı trenler Pabucumun bir teki ırmağa düşmüştü Göğün ta kendisi o zaman geldi Gel biz gidelim buralardan yalınayak (Vedham gitmiş) Vedha Vedha Vedha ne diyordu (diyordu ki). 1955 SENTEZ Şu taşbasması İşkence Usülleri kitabı Nerede basma iş Babilde Babilde bir çocuk demek Bizi kullanıp kullanıp duruyormuş Ama biz bu değiliz ki Daha ilk sayfalarda Karşımıza çıkıveriyor Başkasının gözleri Başkasının ağızları dudakları Babilde basılmış Birer birer açılan Hayatımıza. 1954 ANAHTARLAR Çünkü kapıları Götürüyorlar (öyle yanlış ki) Cam kırıkları üzerinde Üzerinde mi üzerinde üzerinde Gülüyor ve Gülen artık çingene değildir Değil mi değil değil Bilmem şu uzakta odaların Pancurlarını açmışlar Açmışlar mı açmışlar açmışlar Denize karşı (deniz yoktur ya) İçerdekiler içerlerde Dışardakiler dışarlarda kalmışlar Kalmışlar mı kalmışlar kalmışlar Anahtarları çalan bir çingenedir Bir çingene mi bir çingene bir çingene. 1954 İSKAMBİL Senin yıldızın toprağın altında kalmış yirmi yaşında basamakları alfabe gibi sayıyorsun Senin geride bıraktığın ölünmüş bir hayat kuzey ormanlarında vebalı bir kadın gömdük (hiçbir şey bu kadar üşütemem ben!) Senin niçin dua ettiğini unuttuğun gibi sonradan bir peygamber de yalnız kalmaktan korkuyor üçlü bir iskambil oyununda mesele ama şimdi adam öldü. 1954
Kınar Hanımın Denizleri'nden Son Şiirler'e Dek Bütün Yort Savul'lar! Cumhuriyet şiirinin 'etikçi' şairi Ece Ayhan'ın Bütün Yort Savul'lar!ının genişletilmiş ikinci baskısı Yapı Kredi Yayınları şiir dizisinden çıktı. Bütün Yort Savullar!'ın bu baskısında, şairin 1993 yılında yine Yapı Kredi Yayınları arasından çıkmış olan Son Şiirler'i, Yeditepe arşivinde bulunan sekiz şiiri ve Öküz dergisinde yayımladığı iki şiiri de bulunuyor. "Ne türden olursa olsun, gerçek şiirin, çağdaş toplumlarda, öyle "ayrılmış" bir yeri filan yoktur, söylenenlerin, yalanla başlayıp yalanla bittiği dillere destan olmuş bütün bayram demeçlerinin aksine. Eh, toplumdan topluma göre değişebilir biraz bu, kötülüğün koyuluğundan iyiliğin açıklığına kadar, iyilik de olanaksızlığın iyiliğidir. Kimi cemiyetlerde hapisanelerdedir şiir. Kimi sosyetelerde tımarhanelerde teşhir olunur. Kimi kanunlarda sürgüne gönderilir. Kimi toplumlarda sivil ölüm takılır peşine. En açık renklisinde, bir gündem eline verilerek yazlığa yollanır, giderleri karşılanmıştır. (...)" Bizim onun şiiri hakkında bir şey söylememize gerek olmasın, o, şiir hakkında bunları düşünür... "Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?" diye sormuştu bir zaman ... Bulur muyuz bunu bilmem!.. Tadımlık BEL KANTO Gül gibi çocukları gelmemiş sabahtan okula bütün o külüstür karıları çamaşır sermemiş bahçelere ilk tramvay işçileri grevi kalıpçıda üç recep salılarda bir ikinci meşrutiyet böğürtlen lekeli bir güvercin uçururlarken görürseniz galatadan leğen denizlere doğru. 1956 BEYAZ RUS KADIN Üç masa ötede bafra içen bir tanrı bacak bacak üstüne atmış penceresinde bir şehir şehirde bir sokak Sokakta bir beyaz rus kadın iskemleler arkasından koşar beyaz rus kadın kaçar Bir tiren şimdiler bankadaki işini bitirmiş pantolonunu giymekte sen bir devsin ne diye bu evde oturursun ne diyeee bozdurup bozdurup kullanırsın Ne diye elişinden bir tanrıyı Sigara içen parmaklarıyla seninki hâlâ penceresinde beyaz rus kadın kaçar. 1955 VEDHALARDAN BİRİNDE I-Kumarcı Musa Vedhalardan birinde Musa kumar oynuyor Peygamberlik bir meslek oldu Bozuk radyo ne demişti ağustosta (Ben karımın fotoğrafını isterim sizden) Dördüncü duvarda ben bulunuyordum Vedhalardan birinde bir küçük tanrı Küçük işler için (Ben görmemiş olayım) Nasılsa tanımadığım bir toprakta öleceğim Burada sakal uzatıp Taranmış saçlarıyla (Siz kendinizin kaçıncı peygamber olduğunu sanıyorsunuz) Hangi rejim için (O kadar çabuk değişiyorlar ki) Birinci katları dinamitlenmiş evlere benzer yıkılıveririz Sokak başlarında görür ve fotoğraflarını çekeriz (Vedha sana ne dedi) (Dedi ki) II- Amatörler ve Profesyoneller (Kaçıncı Vedhada vardı bu) Bir ay vardı Ay çıkınca gitmeliydim oysa Gidin unutun diyorlardı Vrangelin orduları bile unutuldu masaların başında Viski bize bir profesyonel orospu kadar pahalı geliyor Sokakta şapkalarımı çıkarıp selam veriyordum (Numarasını bilmediğim Vedhalardan birinde) Artık kendilerini bir eşya ile karıştırmaya başlayan orospular Çok iğreti duruyorlardı düşecek gibi oluyordum Bunlar da bizim Vedhalarımız Vedha belki hiç doğmamıştı Ne denebilir belki hiç doğmamıştı III- Gotlar ve Genç Vedha Bir Got sürüsü için Genç Vedha anlamsız bir Vedhaydı Vizigot Kralı Alerik takma adıyla Ayıların ayısı tütün sarar (Çağının en kötü tütün saran kralı) Ben sakal bırakmıştım göze batmıyor Gel benim korkum gel çok korkmak istiyorum Vedha! Seni sevmeye başladığımız zaman öldün Ne denebilir seni sevmeye başladığımız zaman öldün IV- Dubadan Laternacı Hiç bakmasa bu kadar dikkatli Laternacı geçiyor azınlıklardan arta kalanı Çaldığı havayı ne tanır ne sever benim gibi Adamlar geldi denizden ölmüş Kimin şansı yoksa bırakmış ellerini dubadan İşe yaramayanların felsefesi bunlar Bir uşak üçüncü katın balkonundan aşağı attı kendini (Çocukluğumu saklasaydım benim de ellerim olurdu dubada) V- Ayşe Dolleyin Bulunmadığı Bölge Kim bu adamlar ayakları üzerinde duruyorlar Başlangıçta dinleniyorlardı Sonraları hiç yorulmadılar (Vedha çok gençti) Deniz tuzu kokan saçlarını yıka sararıyorlar Bir takım unutulmuş yüzler gibi Sigara içiyorlar çok ve ölümü kullanıyorlar Artık onları ben bile tanımıyorum Romanyalı pembe gözlü şeytan Yahudi soyundandır biraz Harita bilmeyen bir Vedhayı Bir ağacı yakıp içer gibi öpüyordu Eski takvimleri seve seve kullanır Ben ikinci gözümü bir kurşunla değiştim Ne denebilir benim gözüm maviydi VI- Vedha Vedha Vedha Denizden uzaklaşmaksızın birbuçuk ama değişen birbuçuk İnançlarını nerede bırakmıştın sen Aradığın şehirleri taşıdı trenler Pabucumun bir teki ırmağa düşmüştü Göğün ta kendisi o zaman geldi Gel biz gidelim buralardan yalınayak (Vedham gitmiş) Vedha Vedha Vedha ne diyordu (diyordu ki). 1955 SENTEZ Şu taşbasması İşkence Usülleri kitabı Nerede basma iş Babilde Babilde bir çocuk demek Bizi kullanıp kullanıp duruyormuş Ama biz bu değiliz ki Daha ilk sayfalarda Karşımıza çıkıveriyor Başkasının gözleri Başkasının ağızları dudakları Babilde basılmış Birer birer açılan Hayatımıza. 1954 ANAHTARLAR Çünkü kapıları Götürüyorlar (öyle yanlış ki) Cam kırıkları üzerinde Üzerinde mi üzerinde üzerinde Gülüyor ve Gülen artık çingene değildir Değil mi değil değil Bilmem şu uzakta odaların Pancurlarını açmışlar Açmışlar mı açmışlar açmışlar Denize karşı (deniz yoktur ya) İçerdekiler içerlerde Dışardakiler dışarlarda kalmışlar Kalmışlar mı kalmışlar kalmışlar Anahtarları çalan bir çingenedir Bir çingene mi bir çingene bir çingene. 1954 İSKAMBİL Senin yıldızın toprağın altında kalmış yirmi yaşında basamakları alfabe gibi sayıyorsun Senin geride bıraktığın ölünmüş bir hayat kuzey ormanlarında vebalı bir kadın gömdük (hiçbir şey bu kadar üşütemem ben!) Senin niçin dua ettiğini unuttuğun gibi sonradan bir peygamber de yalnız kalmaktan korkuyor üçlü bir iskambil oyununda mesele ama şimdi adam öldü. 1954
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat