9789750811302
663590
https://www.sehadetkitap.com/urun/bukleye-tecavuz
Bukleye Tecavüz
38.40
Gulliverin Yolculuklarının yazarı Jonathan Swift ile dönemdaş olan Alexander Pope, sadece İngiliz edebiyatı eğitimi alanların adını bildiği önemli bir yazardır. Katolik bir tüccar ailesinin çocuğu olarak çok farklı ahlaksal değerlere sahip olan Pope, asiller sınıfını iyice aşağılar. Bunu için de epik şiirin abartıcı öğelerine baş vurur. Sanki söz konusu olan bir bu klişenin kesilişi değil, bir kentin ele geçirilişidir. Basit bir olayın bu ölçülerde anlatılışı yergi dozunu keskinleştirir. Döneminde çok tutulmuş olan Bukleye Tecavüz, 19. yüzyılda bir bakıma yeniden keşfedilip yeniden ünlenmiş ve bu ününü bugüne kadar da korumuştur.
Tadımlık
ÖNSÖZ
Alexander Pope: Dönemi, sanatı, yapıtları.
17nci yüzyılın sonlarına doğru, İngiltere toplumsal ve kültürel açıdan istikrara kavuşmuş, dışarıda Fransız Devrimi, içeride Sanayi Devrimi başlayana kadar sakin denebilecek bir dönem geçirmiştir. Eski Roma imparatoru Augustusun saltanat yıllarındaki pırıltılı günleri andıran ve 18nci yüzyılın ilk yarısını da kapsayan bu döneme Augustan çağı denmiştir.
Aynı dönemin bir diğer adı da akıl çağıdır. Sir Isac Newton evrenin işleyişini bu yıllarda açıklamış, akıl ve sağduyunun ulaşamayacağı giz olmadığı düşüncesini pekiştirmişti. İngiliz yazınında ilk defa maceracı ruhuyla değil, akılcılığı ve ihtiyatlı tavrıyla ortaya çıkarak yaban doğayı uygar bir yaşam alanına dönüştürmeyi başaran Robinson Crusoe karakterinin Daniel Defoe tarafından bu dönemde yaratılması bu yüzden tesadüf değildi. Crusoenun bir iş adamı olması da ayrıca anlamlıydı, çünkü o güne kadar politik arenada söz sahibi olan toprak sahibi soylu sınıfların yerini artık para kazanmayı amaç edinmiş, ticaretle uğraşan orta sınıf alıyordu. Bunun sonucunda, politika konuşmaları saray çevresinden kahvehanelere taşınmıştı. Eğitimin dar bir alanda kalmayıp topluma yayılması görüşü, aynı zamanda birer kültür merkezi olan bu kahvehanelerde ortaya çıktı. Başta Addison ve Steele olmak üzere birçok aydın yayınladıkları dergilerle halka öğretmenlik yapma rolünü üstlendiler. Sosyal alandaki bu değişim, kuşkusuz, yazını da etkiledi. Lirik şiirde ön planda yer alan coşku, hayal gücü, duygu derinliği gibi özellikler yerini Dr. Johnsonın Yazmanın amacı öğretmek, şiirin amacı ise haz vererek öğretmektir, prensibi doğrultusunda birtakım değerlere bıraktı. Alexander Popeun Eski kurallara gerekli saygıyı duy,/ Onlara uymak suretiyle tabiata uy, tavsiyesinden anlaşılacağı üzere, kurallara uymak yaratıcılıktan daha fazla önemsenir oldu. Yine bu dizelerdeki gibi, beyitler halinde yazmak kural olarak benimsendi. Böylelikle, bir yandan söylenenlerin daha kolay akılda kalması sağlanacak, diğer yandan, düşüncenin iki dizede tamamlanma zorunluluğu nedeniyle, dil üzerinde tam hâkimiyet kurulacaktı. Aynı dönemde, betimlemeci şiirden vazgeçilip, amacı daha belirgin olan, toplumdaki aksaklıkları göstermeye yönelik, yergi türünde yapıtlar ortaya kondu. Klasik dönem Romasında bu türün en güzel örneklerini veren Ovidius ve Horatiusun şiirleri taklit edilmesi gereken başyapıtlar olarak değerlendirildi. Özellikle Horatiusun ölçülü olmayı tavsiye eden altın oran formülü çağın ruhuna çok uygun düşüyordu. Aynı formüle göre, şiir bireysel özelliklerle değil, genel insan doğasıyla ilgilenmeli, uygar insanın en yüksek, hiç değişmeyen ortak yanlarını konu edinmeliydi. Bu yaklaşım şiir diline de yansıdı. Şiirde kullanılacak dil John Lockeın düşüncesi paralelinde, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek kadar açık ve kesin olmalıydı. Bu nedenle, söz konusu şiirlerde, yerleşik deyimlere, atasözlerine, özdeyiş niteliğinde anlatımlara sıkça rastlanır. Ne de olsa şiir herkesin düşündüğü ama asla bu kadar güzel ifade edemediği şeydir.
Kendine ait bu tanım uyarınca, şiirlerini yaygın görüşleri önce paragraflar halinde yazıp sonradan çarpıcı manzum kalıplara dökerek oluşturan Alexander Pope 1688 yılında Londra yakınlarında küçük bir kasabada doğdu. Babası orta sınıftan bir kumaş tüccarıydı. Ailesi Katolik olduğu için o dönemin İngilteresinde okula gitmek hakkı dahil pek çok olanaktan yoksun kaldı. Zaten küçük yaşta kemik veremine yakalanmış, boyu bu yüzden kısa kalmış, bedeni gelişememişti. Pope içinde bulunduğu bu olumsuz koşulları yenmek çabasıyla özel öğretmenlerden ders almaya başladı, kendini okumaya yazmaya adadı.
Pope, Vergiliusu örnek alarak mevsimleri anlattığı ilk şiiri Pastoralleri daha on altı yaşında yazar. Kendisini gerçek üne kavuşturan yapıtı Essay on Criticismi (Eleştiri Üzerine Makale) 1711de bitirir. Bu şiirde Pope iyi bir eleştirmenin asla duygularına kapılmaması, ele aldığı yapıtla arasında ölçülü bir mesafe bırakması gerektiğini ifade etmek için Aptallar hayran olur, akıl sahipleri beğenir, der. Yine bir eleştirmen klasik ustalardan ders almalı, bilgisini artırmalıdır, çünkü Az bilmek tehlikeli bir şeydir. Bir yapıtı yazarının sosyal konumuna göre değerlendirmek doğru olmaz. Sabahtan övülen bir ürün akşama yerin dibine batırılmamalı, eleştirmen iyi huylu olmalı, profesyonel kimliği insanlığının önüne geçmemelidir. Unutulmamalıdır ki Hata insana mahsus, bağışlamak da Tanrısal bir eylemdir.
1713 yılında Windsor Forest (Windsor Ormanı) yayınlanır. Bu, Popeun büyüdüğü yöreyi coğrafi ve tarihsel özellikleriyle anlatan betimlemeci tarzda bir şiirdir. Şairin doğduğu yıl babası işi bırakmış, Windsor Ormanında Binfield yöresinde bir arazi satın almıştı. Pope doğa karşısında heyecan duymayı burada öğrendi ve bahçe bakımı ömrünün sonunda dek en önemsediği uğraşlardan biri oldu.
Latince metinden hareketle yazıp 1717de okurlarına sunduğu, Orta Çağda bir filozofla bir rahibenin tutkulu aşkını konu alan Heloise ve Abelardın ardından Popeun en önemli yapıtı, 1728 tarihli The Dunciad (Aptalname) adındaki taşlamasıdır. Şiir Aptallık Ülkesine bir kral atanmasıyla başlayıp, taç giyme töreninde düzenlenen saçma yarışmalarla devam eder. Bu vesileyle Pope yazın dünyasındaki aptallıklara, eğitim ve bilginin yozlaşmasına öyle acımasızca saldırır ki, onun Evet gururluyum, gurur duymalıyım da, neden? / Tanrıdan korkmayanlar korkarlar çünkü benden, diyerek övünmekte haklı olduğunu düşünürsünüz.
1
Gulliverin Yolculuklarının yazarı Jonathan Swift ile dönemdaş olan Alexander Pope, sadece İngiliz edebiyatı eğitimi alanların adını bildiği önemli bir yazardır. Katolik bir tüccar ailesinin çocuğu olarak çok farklı ahlaksal değerlere sahip olan Pope, asiller sınıfını iyice aşağılar. Bunu için de epik şiirin abartıcı öğelerine baş vurur. Sanki söz konusu olan bir bu klişenin kesilişi değil, bir kentin ele geçirilişidir. Basit bir olayın bu ölçülerde anlatılışı yergi dozunu keskinleştirir. Döneminde çok tutulmuş olan Bukleye Tecavüz, 19. yüzyılda bir bakıma yeniden keşfedilip yeniden ünlenmiş ve bu ününü bugüne kadar da korumuştur.
Tadımlık
ÖNSÖZ
Alexander Pope: Dönemi, sanatı, yapıtları.
17nci yüzyılın sonlarına doğru, İngiltere toplumsal ve kültürel açıdan istikrara kavuşmuş, dışarıda Fransız Devrimi, içeride Sanayi Devrimi başlayana kadar sakin denebilecek bir dönem geçirmiştir. Eski Roma imparatoru Augustusun saltanat yıllarındaki pırıltılı günleri andıran ve 18nci yüzyılın ilk yarısını da kapsayan bu döneme Augustan çağı denmiştir.
Aynı dönemin bir diğer adı da akıl çağıdır. Sir Isac Newton evrenin işleyişini bu yıllarda açıklamış, akıl ve sağduyunun ulaşamayacağı giz olmadığı düşüncesini pekiştirmişti. İngiliz yazınında ilk defa maceracı ruhuyla değil, akılcılığı ve ihtiyatlı tavrıyla ortaya çıkarak yaban doğayı uygar bir yaşam alanına dönüştürmeyi başaran Robinson Crusoe karakterinin Daniel Defoe tarafından bu dönemde yaratılması bu yüzden tesadüf değildi. Crusoenun bir iş adamı olması da ayrıca anlamlıydı, çünkü o güne kadar politik arenada söz sahibi olan toprak sahibi soylu sınıfların yerini artık para kazanmayı amaç edinmiş, ticaretle uğraşan orta sınıf alıyordu. Bunun sonucunda, politika konuşmaları saray çevresinden kahvehanelere taşınmıştı. Eğitimin dar bir alanda kalmayıp topluma yayılması görüşü, aynı zamanda birer kültür merkezi olan bu kahvehanelerde ortaya çıktı. Başta Addison ve Steele olmak üzere birçok aydın yayınladıkları dergilerle halka öğretmenlik yapma rolünü üstlendiler. Sosyal alandaki bu değişim, kuşkusuz, yazını da etkiledi. Lirik şiirde ön planda yer alan coşku, hayal gücü, duygu derinliği gibi özellikler yerini Dr. Johnsonın Yazmanın amacı öğretmek, şiirin amacı ise haz vererek öğretmektir, prensibi doğrultusunda birtakım değerlere bıraktı. Alexander Popeun Eski kurallara gerekli saygıyı duy,/ Onlara uymak suretiyle tabiata uy, tavsiyesinden anlaşılacağı üzere, kurallara uymak yaratıcılıktan daha fazla önemsenir oldu. Yine bu dizelerdeki gibi, beyitler halinde yazmak kural olarak benimsendi. Böylelikle, bir yandan söylenenlerin daha kolay akılda kalması sağlanacak, diğer yandan, düşüncenin iki dizede tamamlanma zorunluluğu nedeniyle, dil üzerinde tam hâkimiyet kurulacaktı. Aynı dönemde, betimlemeci şiirden vazgeçilip, amacı daha belirgin olan, toplumdaki aksaklıkları göstermeye yönelik, yergi türünde yapıtlar ortaya kondu. Klasik dönem Romasında bu türün en güzel örneklerini veren Ovidius ve Horatiusun şiirleri taklit edilmesi gereken başyapıtlar olarak değerlendirildi. Özellikle Horatiusun ölçülü olmayı tavsiye eden altın oran formülü çağın ruhuna çok uygun düşüyordu. Aynı formüle göre, şiir bireysel özelliklerle değil, genel insan doğasıyla ilgilenmeli, uygar insanın en yüksek, hiç değişmeyen ortak yanlarını konu edinmeliydi. Bu yaklaşım şiir diline de yansıdı. Şiirde kullanılacak dil John Lockeın düşüncesi paralelinde, hiçbir yanlış anlamaya meydan vermeyecek kadar açık ve kesin olmalıydı. Bu nedenle, söz konusu şiirlerde, yerleşik deyimlere, atasözlerine, özdeyiş niteliğinde anlatımlara sıkça rastlanır. Ne de olsa şiir herkesin düşündüğü ama asla bu kadar güzel ifade edemediği şeydir.
Kendine ait bu tanım uyarınca, şiirlerini yaygın görüşleri önce paragraflar halinde yazıp sonradan çarpıcı manzum kalıplara dökerek oluşturan Alexander Pope 1688 yılında Londra yakınlarında küçük bir kasabada doğdu. Babası orta sınıftan bir kumaş tüccarıydı. Ailesi Katolik olduğu için o dönemin İngilteresinde okula gitmek hakkı dahil pek çok olanaktan yoksun kaldı. Zaten küçük yaşta kemik veremine yakalanmış, boyu bu yüzden kısa kalmış, bedeni gelişememişti. Pope içinde bulunduğu bu olumsuz koşulları yenmek çabasıyla özel öğretmenlerden ders almaya başladı, kendini okumaya yazmaya adadı.
Pope, Vergiliusu örnek alarak mevsimleri anlattığı ilk şiiri Pastoralleri daha on altı yaşında yazar. Kendisini gerçek üne kavuşturan yapıtı Essay on Criticismi (Eleştiri Üzerine Makale) 1711de bitirir. Bu şiirde Pope iyi bir eleştirmenin asla duygularına kapılmaması, ele aldığı yapıtla arasında ölçülü bir mesafe bırakması gerektiğini ifade etmek için Aptallar hayran olur, akıl sahipleri beğenir, der. Yine bir eleştirmen klasik ustalardan ders almalı, bilgisini artırmalıdır, çünkü Az bilmek tehlikeli bir şeydir. Bir yapıtı yazarının sosyal konumuna göre değerlendirmek doğru olmaz. Sabahtan övülen bir ürün akşama yerin dibine batırılmamalı, eleştirmen iyi huylu olmalı, profesyonel kimliği insanlığının önüne geçmemelidir. Unutulmamalıdır ki Hata insana mahsus, bağışlamak da Tanrısal bir eylemdir.
1713 yılında Windsor Forest (Windsor Ormanı) yayınlanır. Bu, Popeun büyüdüğü yöreyi coğrafi ve tarihsel özellikleriyle anlatan betimlemeci tarzda bir şiirdir. Şairin doğduğu yıl babası işi bırakmış, Windsor Ormanında Binfield yöresinde bir arazi satın almıştı. Pope doğa karşısında heyecan duymayı burada öğrendi ve bahçe bakımı ömrünün sonunda dek en önemsediği uğraşlardan biri oldu.
Latince metinden hareketle yazıp 1717de okurlarına sunduğu, Orta Çağda bir filozofla bir rahibenin tutkulu aşkını konu alan Heloise ve Abelardın ardından Popeun en önemli yapıtı, 1728 tarihli The Dunciad (Aptalname) adındaki taşlamasıdır. Şiir Aptallık Ülkesine bir kral atanmasıyla başlayıp, taç giyme töreninde düzenlenen saçma yarışmalarla devam eder. Bu vesileyle Pope yazın dünyasındaki aptallıklara, eğitim ve bilginin yozlaşmasına öyle acımasızca saldırır ki, onun Evet gururluyum, gurur duymalıyım da, neden? / Tanrıdan korkmayanlar korkarlar çünkü benden, diyerek övünmekte haklı olduğunu düşünürsünüz.
1
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.