Bu Romanı Çekmecende Sakla

Stok Kodu:
9786258449907
Boyut:
135-210-
Sayfa Sayısı:
124
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2021-12-31
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%33 indirimli
180,00TL
120,60TL
Havale/EFT ile: 114,57TL
9786258449907
545004
Bu Romanı Çekmecende Sakla
Bu Romanı Çekmecende Sakla
120.60
1998 yılında, İstanbul'un herhangi bir gecekondu mahallesinde geçen, masalların, dikenli teller gibi çevreleyip durduğu tılsım yüklü bir romandır bu; Yılmaz 8 yaşındadır. Babası Sadık Mustafa, annesi Kıymet ve abisi Ethem ile, her gün dört kişilik bir yalnızlığı bölüşerek yaşamaktadır. En yakın arkadaşının adı Kadir, âşık olduğu kızın adıysa Ayşe'dir. Evin içinde hep var olan koyu karanlık hava, babaannesi Kara Satı'nın yatalak olup elden ayaktan düşmesiyle birlikte daha da koyu, daha da karanlık bir hale bürünecektir. Kara Satı'nın yıllar önce hem ailesine hem de komşularına çok kötülüğü dokunmuştur. Hastalanıp yatalak olduktan sonra, oğlu Sadık Mustafa onu evine getirmiş, gecekondunun bir köşesine ayrı bir oda yapmıştır. Mahallenin bütün yaşlı kadınları, Kara Satı'nın mahalleye dönmesiyle birlikte, belirli aralıklarla Yılmaz'ların salonda toplanarak dedikodu kazanlarını kaynatmaya başlarlar. Bu yaşlı kadınların asıl amacı, hem Kara Satı'ya geçmişten gelen kinlerini kusmak hem de Kıymet'e destek olup moral vermektir. Yılmaz bu dedikodu fokurtularını, içeri odadan, yaşlı kadınların buzlu cama vuran gölgelerine bakarak dinler. Mahallenin eskilerinden, Düriye, Ümmügülsüm, Mutahhare, Rümeyza ve ne kadar başka garip isimli yaşlı kadın varsa, toplanırlar Yılmaz'ların salonda… Yılmaz, okulda ne kadar yaramaz ne kadar yerinde duramaz bir halde olsa da, eve geldiğinde sessiz, utangaç, dahası bir deniz canlısıymış gibi kabuğuna çekilir; bütün neşesi, bütün hareketliliği, babasının ve abisinin çatılan kaşlarında ufalanır gider. Derken, mahallenin minibüsçülerinden Sosyete Murat ile yolları kesişerek, adını Meso Dayı olarak bildiği, yoksul yaşlı bir adamla tanışır; bu yaşlı adam, aynı zamanda eski bir Çirokbej, yani masal anlatıcısıdır. Meso Dayı ile Yılmaz'ın arkadaşlıkları, her geçen gün daha sıcak daha samimi bir hâl alarak devam eder. Meso Dayı, Zazaca olarak bildiği masallara, Yılmaz'ın yaşantısını dinledikçe, farklı biçimler vererek tekrar tekrar anlatır; aralarında, tılsımını başka herkesten gizleyen, garip bir masal köprüsü kurulur; Kayıkçı Goşkar, Oduncu Memıka Gavan, Ale Qodik, Çoban Gobili Bo, Kurnaz Tilki Luiya Fenker, İyilik Meleği Sere Sodiri, kuşların en güzel sesler çıkaranı Pepuk, boynuzlarından gençlik iksiri dökülen dağ keçisi Çelomir, kuşburnu ağaçlarına dua eden yüz yaşındaki Hirinok... Her masal Yılmaz'ın ruhunda, büyülü sesler çıkararak yankılanıp durur. Fakat bir gün, beklenmedik bir olay yaşanır ve bu tılsım bozulur.
1998 yılında, İstanbul'un herhangi bir gecekondu mahallesinde geçen, masalların, dikenli teller gibi çevreleyip durduğu tılsım yüklü bir romandır bu; Yılmaz 8 yaşındadır. Babası Sadık Mustafa, annesi Kıymet ve abisi Ethem ile, her gün dört kişilik bir yalnızlığı bölüşerek yaşamaktadır. En yakın arkadaşının adı Kadir, âşık olduğu kızın adıysa Ayşe'dir. Evin içinde hep var olan koyu karanlık hava, babaannesi Kara Satı'nın yatalak olup elden ayaktan düşmesiyle birlikte daha da koyu, daha da karanlık bir hale bürünecektir. Kara Satı'nın yıllar önce hem ailesine hem de komşularına çok kötülüğü dokunmuştur. Hastalanıp yatalak olduktan sonra, oğlu Sadık Mustafa onu evine getirmiş, gecekondunun bir köşesine ayrı bir oda yapmıştır. Mahallenin bütün yaşlı kadınları, Kara Satı'nın mahalleye dönmesiyle birlikte, belirli aralıklarla Yılmaz'ların salonda toplanarak dedikodu kazanlarını kaynatmaya başlarlar. Bu yaşlı kadınların asıl amacı, hem Kara Satı'ya geçmişten gelen kinlerini kusmak hem de Kıymet'e destek olup moral vermektir. Yılmaz bu dedikodu fokurtularını, içeri odadan, yaşlı kadınların buzlu cama vuran gölgelerine bakarak dinler. Mahallenin eskilerinden, Düriye, Ümmügülsüm, Mutahhare, Rümeyza ve ne kadar başka garip isimli yaşlı kadın varsa, toplanırlar Yılmaz'ların salonda… Yılmaz, okulda ne kadar yaramaz ne kadar yerinde duramaz bir halde olsa da, eve geldiğinde sessiz, utangaç, dahası bir deniz canlısıymış gibi kabuğuna çekilir; bütün neşesi, bütün hareketliliği, babasının ve abisinin çatılan kaşlarında ufalanır gider. Derken, mahallenin minibüsçülerinden Sosyete Murat ile yolları kesişerek, adını Meso Dayı olarak bildiği, yoksul yaşlı bir adamla tanışır; bu yaşlı adam, aynı zamanda eski bir Çirokbej, yani masal anlatıcısıdır. Meso Dayı ile Yılmaz'ın arkadaşlıkları, her geçen gün daha sıcak daha samimi bir hâl alarak devam eder. Meso Dayı, Zazaca olarak bildiği masallara, Yılmaz'ın yaşantısını dinledikçe, farklı biçimler vererek tekrar tekrar anlatır; aralarında, tılsımını başka herkesten gizleyen, garip bir masal köprüsü kurulur; Kayıkçı Goşkar, Oduncu Memıka Gavan, Ale Qodik, Çoban Gobili Bo, Kurnaz Tilki Luiya Fenker, İyilik Meleği Sere Sodiri, kuşların en güzel sesler çıkaranı Pepuk, boynuzlarından gençlik iksiri dökülen dağ keçisi Çelomir, kuşburnu ağaçlarına dua eden yüz yaşındaki Hirinok... Her masal Yılmaz'ın ruhunda, büyülü sesler çıkararak yankılanıp durur. Fakat bir gün, beklenmedik bir olay yaşanır ve bu tılsım bozulur.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat