9786051284736
651097
https://www.sehadetkitap.com/urun/bir-yurek-nasil-kanar
Bir Yürek Nasıl Kanar?
14.35
Her şeyimiz elimizden alınmıştı. Yüreklerimizde kocaman boşluk ve aklımızda onlarca soru işareti vardı. Konuşacak dilimiz çıplak, susmaktan başka ne yapsak yalandı Annemize gidiyorduk. Ayvaz eniştem, bizi annemize götürüyordu. Önümüzde iki yol vardı. Kıvrılarak uzanan yolların ucunda da iki köy görünüyordu. Durduk. Yollara ve ucundaki köylere uzun uzun baktık. Acaba hangisi annemizin köyüne gidiyordu? Aklımız karışmış, çıkmaz karşısında şaşırıp kalmıştık. Olduğumuz yere oturduk. Yürüyemezdik Çünkü hangisinin doğru yol olduğunu bilmiyorduk. Zaman ilerliyor ve akşam yaklaşıyordu. Bir süre sonra, Baran korkmaya, mızmızlanmaya ve Ozan ağabey, biz kaybolduk! Eniştem de bizi bıraktı, gitti. Şimdi ne yapacağız? diyerek, ağlamaya başladı. Çevremizde canlı diyebileceğimiz hiçbir hareket yoktu. Mavi gökyüzünün altında bizden başka kimseler görünmüyordu.
Bir tarafta uçsuz bucaksız Eleşkirt ovası uzanıyor, diğer tarafta da Kösedağ yükseliyordu. Kösedağ gibi yalnız, Eleşkirt ovası kadar da büyük bir boşluğun içindeydik. Aramızda sadece bir fark vardı. Kösedağ cesur ve dimdik ayaktaydı. Biz ise korkularımızın boşluğunda çaresizdik. İkimiz de ilk kez Kösedağı yakından görüyorduk. O, başından eksilmeyen dumanla heybetli ve bir o kadar da güzel görünüyordu. İçimden; Keşke her şey bu kadar güzel ve gerçek olabilsededim. O, dünya kurulmuş kurulalı, değişmeyen haliyle ne kadar mağrur ve kendinden emin duruyordu
Her şeyimiz elimizden alınmıştı. Yüreklerimizde kocaman boşluk ve aklımızda onlarca soru işareti vardı. Konuşacak dilimiz çıplak, susmaktan başka ne yapsak yalandı Annemize gidiyorduk. Ayvaz eniştem, bizi annemize götürüyordu. Önümüzde iki yol vardı. Kıvrılarak uzanan yolların ucunda da iki köy görünüyordu. Durduk. Yollara ve ucundaki köylere uzun uzun baktık. Acaba hangisi annemizin köyüne gidiyordu? Aklımız karışmış, çıkmaz karşısında şaşırıp kalmıştık. Olduğumuz yere oturduk. Yürüyemezdik Çünkü hangisinin doğru yol olduğunu bilmiyorduk. Zaman ilerliyor ve akşam yaklaşıyordu. Bir süre sonra, Baran korkmaya, mızmızlanmaya ve Ozan ağabey, biz kaybolduk! Eniştem de bizi bıraktı, gitti. Şimdi ne yapacağız? diyerek, ağlamaya başladı. Çevremizde canlı diyebileceğimiz hiçbir hareket yoktu. Mavi gökyüzünün altında bizden başka kimseler görünmüyordu.
Bir tarafta uçsuz bucaksız Eleşkirt ovası uzanıyor, diğer tarafta da Kösedağ yükseliyordu. Kösedağ gibi yalnız, Eleşkirt ovası kadar da büyük bir boşluğun içindeydik. Aramızda sadece bir fark vardı. Kösedağ cesur ve dimdik ayaktaydı. Biz ise korkularımızın boşluğunda çaresizdik. İkimiz de ilk kez Kösedağı yakından görüyorduk. O, başından eksilmeyen dumanla heybetli ve bir o kadar da güzel görünüyordu. İçimden; Keşke her şey bu kadar güzel ve gerçek olabilsededim. O, dünya kurulmuş kurulalı, değişmeyen haliyle ne kadar mağrur ve kendinden emin duruyordu
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.