9786053146940
688352
https://www.sehadetkitap.com/urun/bir-delinin-hatira-defteri-23
Bir Delinin Hatıra Defteri
53.60
Aksentiy İvanoviç Poprişçin gerçekten de deli miydi?
Bir devlet dairesinde kâtiplik yaptığına göre ona doğuştan deli denilemez, değil mi?
Peki, onu sonradan delirten neydi? Ya Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün devlet memurları ve delilere olan ilgisi nereden gelmekteydi? Sorular, sorular, sorular…
Bu eseri okurken hikâyenin yazılıp basıldığı yıl olan 1834'te Çarlık Rusya'sında toprak köleliğinin resmi olarak kaldırılmasına daha 27 yıl olduğunu bilinmelidir. O yıllarda modern anlamda sosyal sınıflar henüz oluşmamıştır, tüm Avrasya coğrafyasında olduğu gibi merkezi devlet çok güçlüdür ve toprağa bağlı köylüler, toprak beyleri, zanaatkârlar ve işçiler dışında sayısal olarak bu kesimlere nispetle önemsiz görünse de toplum içinde devlet memurları çok önemli bir konumdadır.
İşte Rus edebiyatının altın ve gümüş döneminde resmî olarak orduda, hükûmette ve sarayda görev ve rütbeleri Büyük Pyotr tarafından 1722 yılında belirlenerek 14 sınıfa ayrılmış olan ve aynı zamanda soylu sayılan bu devlet memurlarının hikâyesi anlatılır çoğunlukla.
XIX. yüzyılın başından itibaren kahramanları unvan ve rütbe sahibi devlet memurları olan yüzlerce eser yazılmıştır Rus yazarlar tarafından. XIX. yüzyılın başında dünyaya gelen Gogol'ün hikâyelerinde başlayıp aynı yüzyılın ikinci yarısında dünyaya gelen Çehov'un hikâyelerinde yaygın olarak rastladığımız küçük devlet memurlarının yaşadığı sıkıntılar çoğunlukla trajikomik bir dille aktarılmıştır.
Okuyucu Bir Delinin Hatıra Defteri'nde insan psikolojisini etkileyen unsurların salt genetik ve bireysel olmadığının bilincine varır ve aynadaki o aklını yitirmiş adamın görüntüsünün arkasında toplumsal yapının aksaklıklarının gölgesini hisseder. Zaten eseri okuyan psikologlara ve psikiyatrlara göre de Gogol eserinde bir devlet memurunun deliliğini tarif etmeyi hedeflememiş esas olarak toplumsal ortamın ahlaki ve manevi sefaletini anlatmıştır.
43 yıllık kısacık ömrünün sonuna doğru kendisi de akıl ve ruh sağlığını yitirmeye başlayan yazarımızın delilere yönelik ciddi bir ilgisi olduğu, eserini meydana getirmeden önce ruh ve sinir hastalıkları hastanelerini ziyaret ettiği ve bu alandaki doktorlarla görüştüğü de bilinmektedir.
Aksentiy İvanoviç Poprişçin gerçekten de deli miydi?
Bir devlet dairesinde kâtiplik yaptığına göre ona doğuştan deli denilemez, değil mi?
Peki, onu sonradan delirten neydi? Ya Nikolay Vasilyeviç Gogol'ün devlet memurları ve delilere olan ilgisi nereden gelmekteydi? Sorular, sorular, sorular…
Bu eseri okurken hikâyenin yazılıp basıldığı yıl olan 1834'te Çarlık Rusya'sında toprak köleliğinin resmi olarak kaldırılmasına daha 27 yıl olduğunu bilinmelidir. O yıllarda modern anlamda sosyal sınıflar henüz oluşmamıştır, tüm Avrasya coğrafyasında olduğu gibi merkezi devlet çok güçlüdür ve toprağa bağlı köylüler, toprak beyleri, zanaatkârlar ve işçiler dışında sayısal olarak bu kesimlere nispetle önemsiz görünse de toplum içinde devlet memurları çok önemli bir konumdadır.
İşte Rus edebiyatının altın ve gümüş döneminde resmî olarak orduda, hükûmette ve sarayda görev ve rütbeleri Büyük Pyotr tarafından 1722 yılında belirlenerek 14 sınıfa ayrılmış olan ve aynı zamanda soylu sayılan bu devlet memurlarının hikâyesi anlatılır çoğunlukla.
XIX. yüzyılın başından itibaren kahramanları unvan ve rütbe sahibi devlet memurları olan yüzlerce eser yazılmıştır Rus yazarlar tarafından. XIX. yüzyılın başında dünyaya gelen Gogol'ün hikâyelerinde başlayıp aynı yüzyılın ikinci yarısında dünyaya gelen Çehov'un hikâyelerinde yaygın olarak rastladığımız küçük devlet memurlarının yaşadığı sıkıntılar çoğunlukla trajikomik bir dille aktarılmıştır.
Okuyucu Bir Delinin Hatıra Defteri'nde insan psikolojisini etkileyen unsurların salt genetik ve bireysel olmadığının bilincine varır ve aynadaki o aklını yitirmiş adamın görüntüsünün arkasında toplumsal yapının aksaklıklarının gölgesini hisseder. Zaten eseri okuyan psikologlara ve psikiyatrlara göre de Gogol eserinde bir devlet memurunun deliliğini tarif etmeyi hedeflememiş esas olarak toplumsal ortamın ahlaki ve manevi sefaletini anlatmıştır.
43 yıllık kısacık ömrünün sonuna doğru kendisi de akıl ve ruh sağlığını yitirmeye başlayan yazarımızın delilere yönelik ciddi bir ilgisi olduğu, eserini meydana getirmeden önce ruh ve sinir hastalıkları hastanelerini ziyaret ettiği ve bu alandaki doktorlarla görüştüğü de bilinmektedir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.