Bilginin İslamileştirilmesi Genel İlkeler Ve Çalışma Planı

Stok Kodu:
9786057133793
Boyut:
130-230-
Sayfa Sayısı:
92
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2023-01-12
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kitap Kağıdı
Dili:
Türkçe
%38 indirimli
150,00TL
93,00TL
Havale/EFT ile: 91,14TL
Aynı gün kargo
9786057133793
588255
Bilginin İslamileştirilmesi Genel İlkeler Ve Çalışma Planı
Bilginin İslamileştirilmesi Genel İlkeler Ve Çalışma Planı
93.00
Ümmetin gittikçe daha tehlikeli hâle gelen bir hastalıktan muzdarip olduğunu ortaya koyan bu metin, onu tekrar sıhhatine kavuşturacak bir tedavi denemesi olup, kaderine çizilen dünyaya liderlik etme sorumluluğunu üstlenmeye ümmeti teşvik etmektedir. “Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık” (Bakara, 2/143). Hicri on dördüncü yüzyılın ikinci yarısında, dünya çapında bir İslami uyanış dalgasına ve ümmetin bazı kesimlerinin attığı devasa özgürlük adımlarına şahit olduk. Aynı dönemde bu gelişmelerle birlikte büyük bir gerilemeye de tanıklık ettik: Dünyanın her yerinde Müslümanlar diğer medeniyetleri taklit etme yarışına giriştiler. Bu yarışta hiç kimse hiçbir alanda hedefine ulaşamadığı gibi, bu süreç Müslüman toplumun seçkinlerinin İslamsızlaştırılması ve geri kalan kesimlerin ahlaken bozulmasına neden oldu. İslam vizyonu, sömürgeci işgalcilerin vizyonunun gölgesinde kaldı. İşgalciler çoktan gitmiş olsalar bile, bu yabancı vizyon olduğu yerde kalmış hatta daha da zehirli bir hâl almıştı. Nesiller birbirini takip etse de Müslümanlar bu yabancı vizyonun gölgesinden çıkamadı. Bu yabancı görüşlerin yaygınlaşmasının altında yatan temel etmen, “modern” ve “İslami” olmak üzere ikiye bölünen eğitim sistemidir. Eğitim sisteminin bu şekilde ikiye bölünmesi Müslümanların geri kalmışlığının en somut göstergesidir. Bu mesele ele alınıp çözülmedikçe ümmeti canlandırmak için harcanan bütün gayretler boşa gidecek ve ilahi emaneti layıkıyla taşımak mümkün olamayacaktır. Bugün görevimiz, geçmişte çağın bilgisini özümseyip İslam kültür ve medeniyet mirasını ortaya çıkaran ecdadımızın yüklendiği görevle –kapsam olarak daha geniş olsa da– niteliği itibarıyla aynıdır. Beşerî, sosyal ve doğa bilimleri birer disiplin olarak tekrar değerlendirilip İslami bir temele oturtulmalı ve İslami amaçlar doğrultusunda yeniden inşa edilmelidir. Bu bilimlerin veri, problem, hedef, ideal, metodoloji ve stratejileri İslami ilkeleri yansıtacak biçimde tek tek yeniden düzenlenmelidir.
Ümmetin gittikçe daha tehlikeli hâle gelen bir hastalıktan muzdarip olduğunu ortaya koyan bu metin, onu tekrar sıhhatine kavuşturacak bir tedavi denemesi olup, kaderine çizilen dünyaya liderlik etme sorumluluğunu üstlenmeye ümmeti teşvik etmektedir. “Böylece, sizler insanlara birer şahit (ve örnek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve örnek) olsun diye sizi orta bir ümmet yaptık” (Bakara, 2/143). Hicri on dördüncü yüzyılın ikinci yarısında, dünya çapında bir İslami uyanış dalgasına ve ümmetin bazı kesimlerinin attığı devasa özgürlük adımlarına şahit olduk. Aynı dönemde bu gelişmelerle birlikte büyük bir gerilemeye de tanıklık ettik: Dünyanın her yerinde Müslümanlar diğer medeniyetleri taklit etme yarışına giriştiler. Bu yarışta hiç kimse hiçbir alanda hedefine ulaşamadığı gibi, bu süreç Müslüman toplumun seçkinlerinin İslamsızlaştırılması ve geri kalan kesimlerin ahlaken bozulmasına neden oldu. İslam vizyonu, sömürgeci işgalcilerin vizyonunun gölgesinde kaldı. İşgalciler çoktan gitmiş olsalar bile, bu yabancı vizyon olduğu yerde kalmış hatta daha da zehirli bir hâl almıştı. Nesiller birbirini takip etse de Müslümanlar bu yabancı vizyonun gölgesinden çıkamadı. Bu yabancı görüşlerin yaygınlaşmasının altında yatan temel etmen, “modern” ve “İslami” olmak üzere ikiye bölünen eğitim sistemidir. Eğitim sisteminin bu şekilde ikiye bölünmesi Müslümanların geri kalmışlığının en somut göstergesidir. Bu mesele ele alınıp çözülmedikçe ümmeti canlandırmak için harcanan bütün gayretler boşa gidecek ve ilahi emaneti layıkıyla taşımak mümkün olamayacaktır. Bugün görevimiz, geçmişte çağın bilgisini özümseyip İslam kültür ve medeniyet mirasını ortaya çıkaran ecdadımızın yüklendiği görevle –kapsam olarak daha geniş olsa da– niteliği itibarıyla aynıdır. Beşerî, sosyal ve doğa bilimleri birer disiplin olarak tekrar değerlendirilip İslami bir temele oturtulmalı ve İslami amaçlar doğrultusunda yeniden inşa edilmelidir. Bu bilimlerin veri, problem, hedef, ideal, metodoloji ve stratejileri İslami ilkeleri yansıtacak biçimde tek tek yeniden düzenlenmelidir.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat