Aynı Sudan İçtik; 2000 Sonrası Amerikan ve Türk Sinemasındaki Belgesellerde Ermeni Kimliği

Stok Kodu:
9786059319430
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
298
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2018-05-15
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%8 indirimli
60,00TL
55,20TL
Havale/EFT ile: 49,68TL
9786059319430
461241
Aynı Sudan İçtik; 2000 Sonrası Amerikan ve Türk Sinemasındaki Belgesellerde Ermeni Kimliği
Aynı Sudan İçtik; 2000 Sonrası Amerikan ve Türk Sinemasındaki Belgesellerde Ermeni Kimliği
55.20
Sevgili Seher Şeylan'ın, yüreğini avucuna alarak gerçekleştirdiği son derece etkileyici bu çalışma, insana üç soyut kavramı sorgulatıyor: Gerçek, doğru ve zaman. ‘Gerçek'le ‘doğru' aynı anlamda iki sözcük gibi gelse de insana, aslında ne kadar farklı olduklarını biliriz. ‘Doğru' göreceli ve değişkendir, ‘gerçek' ise tektir ve mutlaktır; yok sayılabilir, görmezden gelinebilir, üzeri örtülebilir ama değiştirilemez ve yok edilemez. "Neye göre, kime göre doğru?" sorusu sorulabilir "Neye göre, kime göre gerçek?" gibi bir soru yoktur. Gerçek gerçektir hiçbir şeye göre değildir ve bir gün mutlaka çıkar ortaya. Ya rahatlatır ya da tokat gibi çarpar. Kendimizce hangi doğrulara sığınarak, ne kadar görmezden geldiğimize bağlıdır. O doğrular ki çoğu zaman yanlış bilgiyle, körü körüne inançla, yönlendirilmekle hatta çıkarlarla şekillenmiştir. Kişisel olanlar kişiyi bağlar, toplu olarak doğrular yaratıp, bunları gerçek kabul etmek ve bilmeyene kabul ettirmek tarihi yanılgılara yol açar. Tarih kirliliğine neden olur, yanlıştır, tehlikelidir, gelişmeyi yavaşlatır. Son yıllarda gerek diasporada gerek ülkemizde yapılan, 1915'le ilgili belgesel çalışmaları, derinlere itilmiş, bastırılmış acılarla yüzleşip, 100 yıllık düğümü el birliğiyle çözmemize yardımcı olabilir. Hele de bu çalışmaları Seher gibi seçtiği konuyu içtenlikle tarafsızlıkla, empatiyle ele alan insanlar çoğalırsa... Bercuhi Berberyan İstanbul,2017
Sevgili Seher Şeylan'ın, yüreğini avucuna alarak gerçekleştirdiği son derece etkileyici bu çalışma, insana üç soyut kavramı sorgulatıyor: Gerçek, doğru ve zaman. ‘Gerçek'le ‘doğru' aynı anlamda iki sözcük gibi gelse de insana, aslında ne kadar farklı olduklarını biliriz. ‘Doğru' göreceli ve değişkendir, ‘gerçek' ise tektir ve mutlaktır; yok sayılabilir, görmezden gelinebilir, üzeri örtülebilir ama değiştirilemez ve yok edilemez. "Neye göre, kime göre doğru?" sorusu sorulabilir "Neye göre, kime göre gerçek?" gibi bir soru yoktur. Gerçek gerçektir hiçbir şeye göre değildir ve bir gün mutlaka çıkar ortaya. Ya rahatlatır ya da tokat gibi çarpar. Kendimizce hangi doğrulara sığınarak, ne kadar görmezden geldiğimize bağlıdır. O doğrular ki çoğu zaman yanlış bilgiyle, körü körüne inançla, yönlendirilmekle hatta çıkarlarla şekillenmiştir. Kişisel olanlar kişiyi bağlar, toplu olarak doğrular yaratıp, bunları gerçek kabul etmek ve bilmeyene kabul ettirmek tarihi yanılgılara yol açar. Tarih kirliliğine neden olur, yanlıştır, tehlikelidir, gelişmeyi yavaşlatır. Son yıllarda gerek diasporada gerek ülkemizde yapılan, 1915'le ilgili belgesel çalışmaları, derinlere itilmiş, bastırılmış acılarla yüzleşip, 100 yıllık düğümü el birliğiyle çözmemize yardımcı olabilir. Hele de bu çalışmaları Seher gibi seçtiği konuyu içtenlikle tarafsızlıkla, empatiyle ele alan insanlar çoğalırsa... Bercuhi Berberyan İstanbul,2017
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat