Avunamayanlar

Stok Kodu:
9789750816840
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
544
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
3
Basım Tarihi:
2017-10-18
Çeviren:
Roza Hakmen
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%36 indirimli
680,00TL
435,20TL
Havale/EFT ile: 426,50TL
9789750816840
381122
Avunamayanlar
Avunamayanlar
435.20
Beni Asla Bırakma adlı kitabı Time tarafından en iyi 100 roman arasında gösterilen Ishigurodan yepyeni bir roman daha... Dünyaca ünlü piyanist Ryder, önemli bir konser vermek için isimsiz bir Avrupa şehrine gelir. Birkaç gün sonra sahneye çıkacağını bilse de, bundan başka hiçbir şey hatırlayamaz; karşılaştığı herkesin niçin ondan bir şeyler istediğini, çok uzak olması gereken yerlere nasıl hemen ulaşıverdiğini, saatler sürmesi gereken bir sohbeti üç dakikalık asansör yolculuğuna nasıl sığdırdığını anlayamaz. Kendini olaylara ve çevresindeki insanlara teslim eden belleksiz piyanist, geçmişin ve geleceğin kırılgan bir şimdiki anda çakıştığı sürreal bir dünyaya savrulur. Çok geçmeden, yaklaşan konser gecesinin hayatının en önemli performansı olduğunu fark edecektir. İşlevini yitirmiş toplumsal düzenin bireyler üzerindeki yaralayıcı baskısını hemen her eserinde zarafetle ilan eden Kazuo Ishiguro, Avunamayanlarda hayatı kontrolden çıkan bir adamın çok boyutlu hikâyesini anlatıyor. Tadımlık Taksi şoförü beni karşılamak üzere bekleyen hiç kimse bir resepsiyon memuru bile olmadığını görünce mahcup oldu. Bomboş lobide belki saksılardan ya da koltuklardan birinin ardına gizlenmiş bir görevli bulma umuduyla dolaştı. Sonunda bavullarımı asansörün önüne bırakıp anlaşılmaz bir özür mırıldanarak gitti. Lobi geniş sayılırdı; etrafa serpiştirilmiş epeyce sayıda sehpa bir sıkışıklık duygusu yaratmıyordu. Ama tavan alçaktı ve belirgin şekilde eğimliydi, hafif bir klostorofobiye yol açıyordu; dışarısı güneşli olduğu halde içerinin ışığı da kasvetliydi. Sadece resepsiyon bankosunun bulunduğu duvara güneş vuruyor, koyu renk lambriyi ve Almanca, Fransızca, İngilizce dergilerin bulunduğu rafı aydınlatıyordu. Bankonun üstünde küçük bir gümüş çan da vardı; tam gidip çalacakken arkamda bir kapı açıldı ve üniformalı bir genç belirdi. İyi günler beyefendi dedi yorgun bir tavırla ve bankonun arkasına geçip kayıt işlemine başladı. Gecikmesine ilişkin üstünkörü bir özür dilediyse de, tavrı bir süre boyunca belirgin biçimde kayıtsızdı. Ne var ki adımı söyler söylemez irkilip kendini toparladı. Mr. Ryder, çok özür dilerim, sizi tanıyamadım. Mr. Hoffman, müdürümüz, sizi bizzat karşılamayı çok istiyordu. Ne yazık ki şu anda önemli bir toplantıda. Hiç önemli değil. Kendisiyle daha sonra tanışmaktan memnuniyet duyacağım. Resepsiyon memuru, müdürün benim gelişimi kaçırdığına ne kadar üzüleceğini mırıldanıp durarak kayıt formlarını aceleyle doldurdu. Perşembe akşamı hazırlıklarının müdürü ne kadar sıkıştırdığını, otelden çok uzun süreler ayrılmasını gerektirdiğini iki kere belirtti. Perşembe akşamının özelliğini soracak enerjiyi bulamayıp başımı sallamakla yetindim. Bu arada Mr. Brodsky bugün harikaydı dedi memur neşelenerek. Gerçekten harikaydı. Bu sabah orkestraya dört saat aralıksız prova yaptırdı. Şimdi de duyabilirsiniz! Hâlâ kendi kendine canla başla çalışıyor. Lobinin arka tarafını işaret etti. Dışarıdaki trafiğin boğuk gürültülerinden zor duyulmakla birlikte, binanın içinde bir yerde piyano çalındığını ancak o anda fark ettim. Başımı kaldırıp daha dikkatli dinledim. Birisi tek bir kısa motifi yavaşça, endişeyle, defalarca çalıp duruyordu Mullerynin Dikeylikinin ikinci bölümünden bir motif. Tabii müdür bey burada olsaydı, diyordu resepsiyon memuru, Mr. Brodskyyi getirip size tanıştırırdı muhtemelen. Ama ben... Gülerek devam etti: Ben rahatsız etmekten çekiniyorum. Eğer konsantre olmuş haldeyse... Elbette, elbette. Başka zaman tanışırız. Müdür bey burada olsaydı... Cümlesini yarım bırakıp yine güldü. Sonra öne doğru eğilip alçak sesle devam etti: Biliyor musunuz beyefendi, bazı müşteriler şikâyet etme küstahlığında bulundular. Mr. Brodskynin ne zaman piyanoya ihtiyacı olsa büyük salonu kapattığımız için. Bazı insanların düşüncesizliğine akıl sır ermiyor! Dün iki ayrı müşteri resmen Mr. Hoffmana şikâyette bulundular. Söylememe gerek yok, derhal ağızlarının payını aldılar. Hiç kuşkum yok. Brodsky dediniz, değil mi? İsmi düşündüm, ama hiçbir şey çağrıştırmadı. Sonra resepsiyon memurunun şaşkın bakışlarla beni seyrettiğini fark edip hemen ekledim: Evet, tabii. Mr. Brodskyyle ilk fırsatta tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Beni Asla Bırakma adlı kitabı Time tarafından en iyi 100 roman arasında gösterilen Ishigurodan yepyeni bir roman daha... Dünyaca ünlü piyanist Ryder, önemli bir konser vermek için isimsiz bir Avrupa şehrine gelir. Birkaç gün sonra sahneye çıkacağını bilse de, bundan başka hiçbir şey hatırlayamaz; karşılaştığı herkesin niçin ondan bir şeyler istediğini, çok uzak olması gereken yerlere nasıl hemen ulaşıverdiğini, saatler sürmesi gereken bir sohbeti üç dakikalık asansör yolculuğuna nasıl sığdırdığını anlayamaz. Kendini olaylara ve çevresindeki insanlara teslim eden belleksiz piyanist, geçmişin ve geleceğin kırılgan bir şimdiki anda çakıştığı sürreal bir dünyaya savrulur. Çok geçmeden, yaklaşan konser gecesinin hayatının en önemli performansı olduğunu fark edecektir. İşlevini yitirmiş toplumsal düzenin bireyler üzerindeki yaralayıcı baskısını hemen her eserinde zarafetle ilan eden Kazuo Ishiguro, Avunamayanlarda hayatı kontrolden çıkan bir adamın çok boyutlu hikâyesini anlatıyor. Tadımlık Taksi şoförü beni karşılamak üzere bekleyen hiç kimse bir resepsiyon memuru bile olmadığını görünce mahcup oldu. Bomboş lobide belki saksılardan ya da koltuklardan birinin ardına gizlenmiş bir görevli bulma umuduyla dolaştı. Sonunda bavullarımı asansörün önüne bırakıp anlaşılmaz bir özür mırıldanarak gitti. Lobi geniş sayılırdı; etrafa serpiştirilmiş epeyce sayıda sehpa bir sıkışıklık duygusu yaratmıyordu. Ama tavan alçaktı ve belirgin şekilde eğimliydi, hafif bir klostorofobiye yol açıyordu; dışarısı güneşli olduğu halde içerinin ışığı da kasvetliydi. Sadece resepsiyon bankosunun bulunduğu duvara güneş vuruyor, koyu renk lambriyi ve Almanca, Fransızca, İngilizce dergilerin bulunduğu rafı aydınlatıyordu. Bankonun üstünde küçük bir gümüş çan da vardı; tam gidip çalacakken arkamda bir kapı açıldı ve üniformalı bir genç belirdi. İyi günler beyefendi dedi yorgun bir tavırla ve bankonun arkasına geçip kayıt işlemine başladı. Gecikmesine ilişkin üstünkörü bir özür dilediyse de, tavrı bir süre boyunca belirgin biçimde kayıtsızdı. Ne var ki adımı söyler söylemez irkilip kendini toparladı. Mr. Ryder, çok özür dilerim, sizi tanıyamadım. Mr. Hoffman, müdürümüz, sizi bizzat karşılamayı çok istiyordu. Ne yazık ki şu anda önemli bir toplantıda. Hiç önemli değil. Kendisiyle daha sonra tanışmaktan memnuniyet duyacağım. Resepsiyon memuru, müdürün benim gelişimi kaçırdığına ne kadar üzüleceğini mırıldanıp durarak kayıt formlarını aceleyle doldurdu. Perşembe akşamı hazırlıklarının müdürü ne kadar sıkıştırdığını, otelden çok uzun süreler ayrılmasını gerektirdiğini iki kere belirtti. Perşembe akşamının özelliğini soracak enerjiyi bulamayıp başımı sallamakla yetindim. Bu arada Mr. Brodsky bugün harikaydı dedi memur neşelenerek. Gerçekten harikaydı. Bu sabah orkestraya dört saat aralıksız prova yaptırdı. Şimdi de duyabilirsiniz! Hâlâ kendi kendine canla başla çalışıyor. Lobinin arka tarafını işaret etti. Dışarıdaki trafiğin boğuk gürültülerinden zor duyulmakla birlikte, binanın içinde bir yerde piyano çalındığını ancak o anda fark ettim. Başımı kaldırıp daha dikkatli dinledim. Birisi tek bir kısa motifi yavaşça, endişeyle, defalarca çalıp duruyordu Mullerynin Dikeylikinin ikinci bölümünden bir motif. Tabii müdür bey burada olsaydı, diyordu resepsiyon memuru, Mr. Brodskyyi getirip size tanıştırırdı muhtemelen. Ama ben... Gülerek devam etti: Ben rahatsız etmekten çekiniyorum. Eğer konsantre olmuş haldeyse... Elbette, elbette. Başka zaman tanışırız. Müdür bey burada olsaydı... Cümlesini yarım bırakıp yine güldü. Sonra öne doğru eğilip alçak sesle devam etti: Biliyor musunuz beyefendi, bazı müşteriler şikâyet etme küstahlığında bulundular. Mr. Brodskynin ne zaman piyanoya ihtiyacı olsa büyük salonu kapattığımız için. Bazı insanların düşüncesizliğine akıl sır ermiyor! Dün iki ayrı müşteri resmen Mr. Hoffmana şikâyette bulundular. Söylememe gerek yok, derhal ağızlarının payını aldılar. Hiç kuşkum yok. Brodsky dediniz, değil mi? İsmi düşündüm, ama hiçbir şey çağrıştırmadı. Sonra resepsiyon memurunun şaşkın bakışlarla beni seyrettiğini fark edip hemen ekledim: Evet, tabii. Mr. Brodskyyle ilk fırsatta tanışmak için sabırsızlanıyorum.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat