Avrupa Birliği ve Çokkültürcülük Yalanı

Stok Kodu:
9789756361498
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
448
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2006-10-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%33 indirimli
250,00TL
167,50TL
Havale/EFT ile: 164,15TL
9789756361498
373550
Avrupa Birliği ve Çokkültürcülük Yalanı
Avrupa Birliği ve Çokkültürcülük Yalanı
167.50
“Döneklerce ‘devrim olmadı demokrasi verelim’ formülüyle tarif edilmeye kalkışılan AB “pek cazip” olsa da; hayatın bu yamalı bohçaya hiç mi hiç tahammülü yoktur... Artık ‘Ama’sız, ‘Fakat’sızca; yani ‘eveleyip-geveleme’den yüksek sesle telaffuz edelim: Ne ABD Irak’a demokrasi ihraç ediyor ne de AB süreci Türkiye’yi daha demokratik bir ülke yapıyor. Siz, AB (ve Kopenhag Kriterleri) savunucuları... Siz savunduğunuz şeyin ‘serbest piyasa’ dedikleri kapitalist talan ile tahakküm olduğundan; ve ‘Serbest rekabet piyasası denilen masal olmasa sermaye hegemonyasını yaşama geçiremez’, olduğundan haberdarsınız değil mi? Ve nihayet “Bu dünya, varsılın seyredilmesi üstüne kuruludur. Sahip olmak, tek başına hiçbir anlam taşımaz. Varsıl, sahip olduğu ayrıcalıkları göstermek zorundadır. Asla saklanamaz...” AB, savunucuları nasıl sunmaya kalkışırsa kalkışsın, neo-liberal özelleştirmeci bir saldırıdır... AB’ye “uyum” kapitalist sistemin bugünkü yüzü olan yeni liberal politikalara da “uyum”dur... Eğer bunlar böyleyse, ki böyledir; AB dediniz mi, onunda müsebbibi olduğu “YDD”den söz ediyorsunuz demektir... Bu bağlamda AB’ye her “Evet”, emperyalist-kapitalizmin eşitsizlik ve tablosuna da -dolaylı/ dolaysız- bir “Evet”tir! Şimdi, artık “hakikat”le yüzleşme zamanıdır: Sermaye stratejilerinden birini tercih etmek ne zamandır “solculuk” olmuştur? AB yanlılarının, “devrimci dönüşüm” diye bir dertleri yoktur. Çünkü sorunlara mevcut uygarlığı aşan anti-kapitalist bir perspektiften bakmazlar. Öyle olduğunda lafı geveleyecek ne yer ne de malzeme kalır çünkü. Hâlbuki esas meseleyi görmek, dünyayı değiştirecek dinamiği kavramaktır...”’
“Döneklerce ‘devrim olmadı demokrasi verelim’ formülüyle tarif edilmeye kalkışılan AB “pek cazip” olsa da; hayatın bu yamalı bohçaya hiç mi hiç tahammülü yoktur... Artık ‘Ama’sız, ‘Fakat’sızca; yani ‘eveleyip-geveleme’den yüksek sesle telaffuz edelim: Ne ABD Irak’a demokrasi ihraç ediyor ne de AB süreci Türkiye’yi daha demokratik bir ülke yapıyor. Siz, AB (ve Kopenhag Kriterleri) savunucuları... Siz savunduğunuz şeyin ‘serbest piyasa’ dedikleri kapitalist talan ile tahakküm olduğundan; ve ‘Serbest rekabet piyasası denilen masal olmasa sermaye hegemonyasını yaşama geçiremez’, olduğundan haberdarsınız değil mi? Ve nihayet “Bu dünya, varsılın seyredilmesi üstüne kuruludur. Sahip olmak, tek başına hiçbir anlam taşımaz. Varsıl, sahip olduğu ayrıcalıkları göstermek zorundadır. Asla saklanamaz...” AB, savunucuları nasıl sunmaya kalkışırsa kalkışsın, neo-liberal özelleştirmeci bir saldırıdır... AB’ye “uyum” kapitalist sistemin bugünkü yüzü olan yeni liberal politikalara da “uyum”dur... Eğer bunlar böyleyse, ki böyledir; AB dediniz mi, onunda müsebbibi olduğu “YDD”den söz ediyorsunuz demektir... Bu bağlamda AB’ye her “Evet”, emperyalist-kapitalizmin eşitsizlik ve tablosuna da -dolaylı/ dolaysız- bir “Evet”tir! Şimdi, artık “hakikat”le yüzleşme zamanıdır: Sermaye stratejilerinden birini tercih etmek ne zamandır “solculuk” olmuştur? AB yanlılarının, “devrimci dönüşüm” diye bir dertleri yoktur. Çünkü sorunlara mevcut uygarlığı aşan anti-kapitalist bir perspektiften bakmazlar. Öyle olduğunda lafı geveleyecek ne yer ne de malzeme kalır çünkü. Hâlbuki esas meseleyi görmek, dünyayı değiştirecek dinamiği kavramaktır...”’
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat