Attar

Stok Kodu:
9789750816048
Boyut:
160-160-
Sayfa Sayısı:
120
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2009-04-21
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
%36 indirimli
12,96TL
8,29TL
Havale/EFT ile: 8,12TL
9789750816048
663881
Attar
Attar
8.29
Bizlere kalbin alıngan kuşlarına dâir bir hikâye anlat diyenlere Yoktur öyle kuşlar demek öldürür mü kalbin alıngan kuşlarına dâir bir hikâye bekleyenlerin alıngan kuşlarını kalplerinde öldürür Tadımlık şeytan taşlayan şeytan kabul etmiyor taşlarını ama yüreğimden söküp atıyorum diyorsun şeytan ne yapsın yüreği taşlaşanı uykuyu bekleyen özlemle dolu olan uyur mu sevgilinin yanında saat tutuyorsun sevgiliye gece oldu diye görmüyor musun kum akıyor bir gözünden diğerine menekşeyle konuşan yeni açan menekşeyi öpüp kutluyorsun kendini öpüyorsun menekşenin düğününde onun için küskün menekşe açmıyor uzun süre geç kalan geç kaldığını düşünmeden hatırla ne çağırıyor seni gitmek istiyor musun gitmen mi isteniyor yoksa hatırla geldiğin yer o kadar da uzak değil ki kıble arayan haçın koltuğunun altında kıble arıyorsun kıblesini kaybedenin çoktur kıblesi asla bilemezler ama kıblelerine kimin yöneldiğini kahır mektubu yazan kahrına inanmadığın için yapıyorsun bunu kurtulmak istiyorsun kahrından tamam öyleyse ayrıl ondan mektubunu okuyacak birini bulduğun zaman meydana düşen şaşıyorsun insanların böyle meydanlar açtığına liderlere inanıyorsun kahramanlarla aran pek hoş ama lider kimi coşturacak kahramanca ölenlerin meydanında düşman arayan sınırlarımız iyi korunuyor diyorsun yiğit savaşçılar bizde kaleler yapıyorsun kendine nöbetçi kuleleri mazgallar düşünmüyorsun hiç her kalenin neden bir gizli geçidi var iz süren kayıp sandığın gezintiye çıkmıştır anlamak istemiyorsun bıkmış da olabilir ama bıkmamışsa mutlaka geri gelir demek köpekleri çok seviyorsun kimin köpeğisin yol kesen çok konuşuyorsun zâlim tuzaklar kuruyorsun kendine dağda hoyratsın düzde kindar doğu da senin batı da görmüyorsun insanda yalanın ulaşamadığı yurtlar var odalara sığmayan her şeyim var lâkin yüreğim daralıyor diyorsun her şeyi nerden biliyorsun dar odalarda kovaladıkça bir ceylanı yalnızlığına imreniyorsun kalemi duymayan inanmışsın yazmaya seni sarsan ne varsa kalemin sarsılmıyorsa bir düşün o kimin elinde ondan çıkan mekân bulabilir mi bir diğerinde sorusu çok olan soruların arttıkça uzaklara gidiyorsun bilgelikte ilerledim epey yalanı rehberin kurtulduğu görülmüş müdür yalanını icad edenin kuşlara dil öğreten serçeyi rahatsız etme güvercini de gelip konmuşlar kalbinin üzerine bak onlar ürkmüyorlar hiç bedeninin kalbine dar gelişinden bile kanat dileyen kuş kanadındaki boşluğa imreniyorsun neden haset dolusun böyle eteğindeki taşlar neden bu kadar ağır eteğinden kurtulmayı öğren önce çünkü kanatların eteğinde zincir kıran demire öfken niye su ararken öfkene içim soğudu deyip halkalarını lehimliyorsun zinciri ağır gelmez demire akraba olduğunu bilene uykusunu aldatan artık uyusam diyorsun çekilse demirleri bütün gemilerin akılla gidiyorsun uykuya uyku nedir yarı ölümden başka ama unutma eski meseldir ya iple gidilir ya zincirle aşka gadre uğrayan kiminle yola çıksan saatini gösteriyor sen de gösterdin bilirsin kaç olduğunu saatin demek saatler biribirine uymuyor demek yollar ayrılınca hayatın ayârı ve asabı bozuluyor koşarken yolunu yitiren kırlar çağırmıyorsa seni bil solmuştur içindeki çiçek o görünen gökyüzü değil şehir şehir tabiî gecedir ve insan geceleri karıştırabilir her şeyi kollarını unutan birine sarılma isteği duyunca kaygı kaplıyor içini yine mi ağaca bak ağacın gökyüzünü kucaklayan dallarına gülümseyen bir yüz kalacak o uzun boşluklardan sana ezilmişlere acıyan tanrı adına diyene tanrı satıyorsun ve övünüyorsun bununla durma git dilini bilmediklerinin yurduna çünkü tanrı yaşıyor ve şer de onunla hayır da yön tayin eden bu kadar mı memursun gitmeye kal diyenlerin gözünün yaşına bakmıyorsun ulaştığın yerlerde hatıralar olmayacak geri dönmeye kum eleyen yaşadıklarını mı kullanacaksın yaşayamadıklarını mı düşündükçe eğiyorsun kaldırıyorsun eleği gün dolanır akşam olur bu rüzgâr daha çok kum bulur ateş yakan suyu çekilmiş şeyler aramakla geçiriyorsun ömrünü kurudun kurudun da odun oldun insanları yora yora kalpteki başka olsa da söndüremeyeceğin ateşi yakma
Bizlere kalbin alıngan kuşlarına dâir bir hikâye anlat diyenlere Yoktur öyle kuşlar demek öldürür mü kalbin alıngan kuşlarına dâir bir hikâye bekleyenlerin alıngan kuşlarını kalplerinde öldürür Tadımlık şeytan taşlayan şeytan kabul etmiyor taşlarını ama yüreğimden söküp atıyorum diyorsun şeytan ne yapsın yüreği taşlaşanı uykuyu bekleyen özlemle dolu olan uyur mu sevgilinin yanında saat tutuyorsun sevgiliye gece oldu diye görmüyor musun kum akıyor bir gözünden diğerine menekşeyle konuşan yeni açan menekşeyi öpüp kutluyorsun kendini öpüyorsun menekşenin düğününde onun için küskün menekşe açmıyor uzun süre geç kalan geç kaldığını düşünmeden hatırla ne çağırıyor seni gitmek istiyor musun gitmen mi isteniyor yoksa hatırla geldiğin yer o kadar da uzak değil ki kıble arayan haçın koltuğunun altında kıble arıyorsun kıblesini kaybedenin çoktur kıblesi asla bilemezler ama kıblelerine kimin yöneldiğini kahır mektubu yazan kahrına inanmadığın için yapıyorsun bunu kurtulmak istiyorsun kahrından tamam öyleyse ayrıl ondan mektubunu okuyacak birini bulduğun zaman meydana düşen şaşıyorsun insanların böyle meydanlar açtığına liderlere inanıyorsun kahramanlarla aran pek hoş ama lider kimi coşturacak kahramanca ölenlerin meydanında düşman arayan sınırlarımız iyi korunuyor diyorsun yiğit savaşçılar bizde kaleler yapıyorsun kendine nöbetçi kuleleri mazgallar düşünmüyorsun hiç her kalenin neden bir gizli geçidi var iz süren kayıp sandığın gezintiye çıkmıştır anlamak istemiyorsun bıkmış da olabilir ama bıkmamışsa mutlaka geri gelir demek köpekleri çok seviyorsun kimin köpeğisin yol kesen çok konuşuyorsun zâlim tuzaklar kuruyorsun kendine dağda hoyratsın düzde kindar doğu da senin batı da görmüyorsun insanda yalanın ulaşamadığı yurtlar var odalara sığmayan her şeyim var lâkin yüreğim daralıyor diyorsun her şeyi nerden biliyorsun dar odalarda kovaladıkça bir ceylanı yalnızlığına imreniyorsun kalemi duymayan inanmışsın yazmaya seni sarsan ne varsa kalemin sarsılmıyorsa bir düşün o kimin elinde ondan çıkan mekân bulabilir mi bir diğerinde sorusu çok olan soruların arttıkça uzaklara gidiyorsun bilgelikte ilerledim epey yalanı rehberin kurtulduğu görülmüş müdür yalanını icad edenin kuşlara dil öğreten serçeyi rahatsız etme güvercini de gelip konmuşlar kalbinin üzerine bak onlar ürkmüyorlar hiç bedeninin kalbine dar gelişinden bile kanat dileyen kuş kanadındaki boşluğa imreniyorsun neden haset dolusun böyle eteğindeki taşlar neden bu kadar ağır eteğinden kurtulmayı öğren önce çünkü kanatların eteğinde zincir kıran demire öfken niye su ararken öfkene içim soğudu deyip halkalarını lehimliyorsun zinciri ağır gelmez demire akraba olduğunu bilene uykusunu aldatan artık uyusam diyorsun çekilse demirleri bütün gemilerin akılla gidiyorsun uykuya uyku nedir yarı ölümden başka ama unutma eski meseldir ya iple gidilir ya zincirle aşka gadre uğrayan kiminle yola çıksan saatini gösteriyor sen de gösterdin bilirsin kaç olduğunu saatin demek saatler biribirine uymuyor demek yollar ayrılınca hayatın ayârı ve asabı bozuluyor koşarken yolunu yitiren kırlar çağırmıyorsa seni bil solmuştur içindeki çiçek o görünen gökyüzü değil şehir şehir tabiî gecedir ve insan geceleri karıştırabilir her şeyi kollarını unutan birine sarılma isteği duyunca kaygı kaplıyor içini yine mi ağaca bak ağacın gökyüzünü kucaklayan dallarına gülümseyen bir yüz kalacak o uzun boşluklardan sana ezilmişlere acıyan tanrı adına diyene tanrı satıyorsun ve övünüyorsun bununla durma git dilini bilmediklerinin yurduna çünkü tanrı yaşıyor ve şer de onunla hayır da yön tayin eden bu kadar mı memursun gitmeye kal diyenlerin gözünün yaşına bakmıyorsun ulaştığın yerlerde hatıralar olmayacak geri dönmeye kum eleyen yaşadıklarını mı kullanacaksın yaşayamadıklarını mı düşündükçe eğiyorsun kaldırıyorsun eleği gün dolanır akşam olur bu rüzgâr daha çok kum bulur ateş yakan suyu çekilmiş şeyler aramakla geçiriyorsun ömrünü kurudun kurudun da odun oldun insanları yora yora kalpteki başka olsa da söndüremeyeceğin ateşi yakma
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat