Ateşin Zilleri; Toplu Şiirler (1965-2003)

Stok Kodu:
9789750806339
Boyut:
135-210-0
Sayfa Sayısı:
346
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2000-01-01
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
1.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%36 indirimli
16,67TL
10,67TL
Havale/EFT ile: 9,60TL
9789750806339
662752
Ateşin Zilleri; Toplu Şiirler (1965-2003)
Ateşin Zilleri; Toplu Şiirler (1965-2003)
10.67
Hüseyin Peker çok yetenekli bir arkadaş, büyük gelişme gösterecek sanıyorum; ummayacağımız kadar büyük gelişmelere açık bir şair. Bir yerde şiirin gizini farketmiş, bırakmıyor. Cemal Süreya, Yeni Dergi, 1970 Ateşin Zilleri, Hüseyin Pekerin 1997 yılı Arkadaş Z. Özger şiir ödüllü İnsan Arkadaşınındır; 2000 yılı Ceyhun Atuf Kansu şiir ödüllü Yer Bezinden Bir Köle ve 2001 yılı Orhon Murat Arıburnu ödüllü Ses Salkımlarının yanı sıra yayımlanmamış yapıtı Bıçakçıyı da içeriyor. En büyük suçu ben işledim: doğdum aranızda Bir Hüseyin Peker masalı işte: İnme yarışından Su şehrine benzeyen bir insan: Yüzü bakır rengi Tadımlık CAĞALOĞLU Çok uzaktayım sizlerden O ünlü yokuşun gençliğinden Her gün boya ve matbaa kokusu İki bira içip ozan dedikodusu Çok uzaktayım sizlerden Mizanpaj, başlık, kadraj Her kitapta yalan basılıyor önce Senetler çözülüp düğümleniyor Yazarların önünde Çok uzaktayım sizlerden Şunun bunun dostu, arkadaşı değilim Tanıdık bir ozandan gelmiyor mektup Adresime bir boşluk koymalıyım Her gün okunanlardan olmasın şu şiir Çok uzaktayım Hiç bir armağana aday bile değilim Renkli bir sayfada aramayın beni Bir derginin sayfasında ölgün Solmuş bir kelebeğin resmi Şiirler bir gün uçacak Kanatlarında bir yığın ozan çırpınacak O ünlü yokuşun taşlarına Yazarların ismi bir bir yazılacak KİTABI OLMAYAN Kitapsız bir şair olarak kalacağım Adımı, sanımı duymayacak bir sonrakiler Bir desen, bir çizgi gibi solacağım Gül bahçelerinde, ozan sofralarında Ya da zengin dulların gözlük arkalarında Adım geçmeyecek benim Sözlüklerde, antolojilerde P harfinde bir eksik olacak hep Takılmayacak hiç bir jüri üyesinin Okumaktan yorulmuş terli gözlerine benim adım Yazlıklarında okunup anlaşılmadan duran bir yığın kitabın Arasında ben olmayacağım Hiç bir yayınevinin ikinci baskılarında geçmeyecek şanım Kitapsız bir şair Rastgele bir sayfa Bir dergide solgun menekşeler arasında Ya da yakılmayı bekleyen defterler İçinde kalmış düşündüklerim Hiç kalp kırmadan bu güne varmışım Bir karanfil yaprağı inceliğinde Sudan ürkecek kadar sessiz benim ozanlığım ./.. Siz birleştirin sayfalarımı Bir bir dergilerden koparıp tutuşturun onları Ozan dostlar, uçarı arkadaşlar Siz birleştirin sayfalarımı Kapağına adımı çizin, siyah bir kalemle Sonra ufalayın bütün kelimeleri Bir kitabım olsun elinizde Tutkalla yapıştırın sayfaları Desenlerini siz çizin Yaldızla dolsun hepsi Siz birleştirin sayfalarımı Dergilerin bazı sayılarındaki adımı İlk sayfaya bağışlayın Bir gül bahçesi olsun gönlünüzün için CUMARTESİ ÇOCUĞU Ben Kül rengi bir yokuşu inmek üzereyim Söz alarak geçecek günlerden Çarpa çarpa azalacak bulanık yüreğimden Önce Bir zeybek olarak açıldı top bıçağım Kesti ağaçta sabah vurmuş bir dilimi Kaval diyelim bu olgun oduna Söyledi ısınmış ve titrek kelimeleri Ben Hiç alışmamıştım şehirlere Bir şey anlamıyordum zaten Üç insan kendisi öldü, kavalımda rastladığı sesten Üç insan, üç arkadaş Kan tuttu beni İşte gök kaplaması bahçeler Ufacık evlere çöken sabah İşte yapyalnız sis Bir martıyı uğurlayan, kırgın ayaklarından ./.. Her gün Bu türküyü söylüyorum Sevgi kalmadı diye Sevgi kalmadı Bir daha söylüyorum Beni gök elçisi sanacaklar Betisiz sanat yaptığım için Edebiyat adına gülünç kuşatmalar Güneşli alanlar yarattığım için Önce kolaylık köprüleri olarak Efeydim, tüfeğimi bıyığıma astım Vurduğum hımbıl bıldırcın Beni tok tutan bir anıdır ancak Efeydim, bu bütün şehirlerde yoktu Yürek gösterilerime dadanan Bir çift kızı dilime astım Bir çift kız, bir çift arkadaş Kan tuttu beni Dünyaya şafak gibi dadanan Beyaz papatya alanları vardır Şen sarı göğüsleriyle kararsız sallanır Akşamı ateşe verirler araştırma kürsüsünden Sarfeder rüzgâr, sevdiği sözcüsünü Dilsiz toprak, tatil vermez doğanın dökülüşüne Gök korsanları, indirirken şık görüntüsünü İpek ceviziyle pençeleşir ördek sürüleri Cam suyuna inerler, tansık güzelliğini görmeye ömrün Her gün Bir başka türküyü söylüyorum Gençliğim diyorum Bir başka türkü Onu durmadan öldürüyorum Doğanın incelmiş siperlerinde Önce berduştum, yürümek zor olmasın diye Çelebi kaplanla, kuşçu panterle birlikte Sonra arkadaşlarım Süs çalısı ve badem bahçesiyle Çizdik acının ilk modelini Biz köprü sanatçıları Bir gün vapurda, öteki gün dumanındaydık Bir gün kelebek albümü, öteki gün ustaydık Çizdik son şekliyle hayatı Ben Kül rengi bir yokuşu inmek üzereyim Denize, ordan başka ülkelere göçmek üzereyim Denizde boğuluyor atların bel kemiği Bir at kemiği, bir arkadaş Kan tuttu beni
Hüseyin Peker çok yetenekli bir arkadaş, büyük gelişme gösterecek sanıyorum; ummayacağımız kadar büyük gelişmelere açık bir şair. Bir yerde şiirin gizini farketmiş, bırakmıyor. Cemal Süreya, Yeni Dergi, 1970 Ateşin Zilleri, Hüseyin Pekerin 1997 yılı Arkadaş Z. Özger şiir ödüllü İnsan Arkadaşınındır; 2000 yılı Ceyhun Atuf Kansu şiir ödüllü Yer Bezinden Bir Köle ve 2001 yılı Orhon Murat Arıburnu ödüllü Ses Salkımlarının yanı sıra yayımlanmamış yapıtı Bıçakçıyı da içeriyor. En büyük suçu ben işledim: doğdum aranızda Bir Hüseyin Peker masalı işte: İnme yarışından Su şehrine benzeyen bir insan: Yüzü bakır rengi Tadımlık CAĞALOĞLU Çok uzaktayım sizlerden O ünlü yokuşun gençliğinden Her gün boya ve matbaa kokusu İki bira içip ozan dedikodusu Çok uzaktayım sizlerden Mizanpaj, başlık, kadraj Her kitapta yalan basılıyor önce Senetler çözülüp düğümleniyor Yazarların önünde Çok uzaktayım sizlerden Şunun bunun dostu, arkadaşı değilim Tanıdık bir ozandan gelmiyor mektup Adresime bir boşluk koymalıyım Her gün okunanlardan olmasın şu şiir Çok uzaktayım Hiç bir armağana aday bile değilim Renkli bir sayfada aramayın beni Bir derginin sayfasında ölgün Solmuş bir kelebeğin resmi Şiirler bir gün uçacak Kanatlarında bir yığın ozan çırpınacak O ünlü yokuşun taşlarına Yazarların ismi bir bir yazılacak KİTABI OLMAYAN Kitapsız bir şair olarak kalacağım Adımı, sanımı duymayacak bir sonrakiler Bir desen, bir çizgi gibi solacağım Gül bahçelerinde, ozan sofralarında Ya da zengin dulların gözlük arkalarında Adım geçmeyecek benim Sözlüklerde, antolojilerde P harfinde bir eksik olacak hep Takılmayacak hiç bir jüri üyesinin Okumaktan yorulmuş terli gözlerine benim adım Yazlıklarında okunup anlaşılmadan duran bir yığın kitabın Arasında ben olmayacağım Hiç bir yayınevinin ikinci baskılarında geçmeyecek şanım Kitapsız bir şair Rastgele bir sayfa Bir dergide solgun menekşeler arasında Ya da yakılmayı bekleyen defterler İçinde kalmış düşündüklerim Hiç kalp kırmadan bu güne varmışım Bir karanfil yaprağı inceliğinde Sudan ürkecek kadar sessiz benim ozanlığım ./.. Siz birleştirin sayfalarımı Bir bir dergilerden koparıp tutuşturun onları Ozan dostlar, uçarı arkadaşlar Siz birleştirin sayfalarımı Kapağına adımı çizin, siyah bir kalemle Sonra ufalayın bütün kelimeleri Bir kitabım olsun elinizde Tutkalla yapıştırın sayfaları Desenlerini siz çizin Yaldızla dolsun hepsi Siz birleştirin sayfalarımı Dergilerin bazı sayılarındaki adımı İlk sayfaya bağışlayın Bir gül bahçesi olsun gönlünüzün için CUMARTESİ ÇOCUĞU Ben Kül rengi bir yokuşu inmek üzereyim Söz alarak geçecek günlerden Çarpa çarpa azalacak bulanık yüreğimden Önce Bir zeybek olarak açıldı top bıçağım Kesti ağaçta sabah vurmuş bir dilimi Kaval diyelim bu olgun oduna Söyledi ısınmış ve titrek kelimeleri Ben Hiç alışmamıştım şehirlere Bir şey anlamıyordum zaten Üç insan kendisi öldü, kavalımda rastladığı sesten Üç insan, üç arkadaş Kan tuttu beni İşte gök kaplaması bahçeler Ufacık evlere çöken sabah İşte yapyalnız sis Bir martıyı uğurlayan, kırgın ayaklarından ./.. Her gün Bu türküyü söylüyorum Sevgi kalmadı diye Sevgi kalmadı Bir daha söylüyorum Beni gök elçisi sanacaklar Betisiz sanat yaptığım için Edebiyat adına gülünç kuşatmalar Güneşli alanlar yarattığım için Önce kolaylık köprüleri olarak Efeydim, tüfeğimi bıyığıma astım Vurduğum hımbıl bıldırcın Beni tok tutan bir anıdır ancak Efeydim, bu bütün şehirlerde yoktu Yürek gösterilerime dadanan Bir çift kızı dilime astım Bir çift kız, bir çift arkadaş Kan tuttu beni Dünyaya şafak gibi dadanan Beyaz papatya alanları vardır Şen sarı göğüsleriyle kararsız sallanır Akşamı ateşe verirler araştırma kürsüsünden Sarfeder rüzgâr, sevdiği sözcüsünü Dilsiz toprak, tatil vermez doğanın dökülüşüne Gök korsanları, indirirken şık görüntüsünü İpek ceviziyle pençeleşir ördek sürüleri Cam suyuna inerler, tansık güzelliğini görmeye ömrün Her gün Bir başka türküyü söylüyorum Gençliğim diyorum Bir başka türkü Onu durmadan öldürüyorum Doğanın incelmiş siperlerinde Önce berduştum, yürümek zor olmasın diye Çelebi kaplanla, kuşçu panterle birlikte Sonra arkadaşlarım Süs çalısı ve badem bahçesiyle Çizdik acının ilk modelini Biz köprü sanatçıları Bir gün vapurda, öteki gün dumanındaydık Bir gün kelebek albümü, öteki gün ustaydık Çizdik son şekliyle hayatı Ben Kül rengi bir yokuşu inmek üzereyim Denize, ordan başka ülkelere göçmek üzereyim Denizde boğuluyor atların bel kemiği Bir at kemiği, bir arkadaş Kan tuttu beni
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat