Açıklamalı Türk Musıkisi Güfteleri

Stok Kodu:
9786053423461
Boyut:
160-235-0
Sayfa Sayısı:
616
Basım Yeri:
Ankara
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2017-09-05
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
Kuşe
Dili:
Türkçe
%33 indirimli
375,00TL
251,25TL
Havale/EFT ile: 246,23TL
9786053423461
448225
Açıklamalı Türk Musıkisi Güfteleri
Açıklamalı Türk Musıkisi Güfteleri
251.25
AÇIKLAMALI TÜRK MUSIKİSİ GÜFTELER Şiir ve mûsıki, Türk milletinin tarih boyunca yaşadığı genelde dinamik, özelde içe dönük hayatında canlı bir şekilde yer almış ve birbiriyle bütünleşmiş olan seçkin iki sanat dalıdır. Onun için, bunlarla milletimiz arasında çok yakın ilişkiye dayalı kopmaz bir bağ vardır. Bu bağ öylesine güçlüdür ki, şiir ve mûsikimize bakarak; milletimizin yaşama sevincini, dinî vecdini, coşkunluğunu, heyecanını, huzur, mutluluk, hüzün ve gurbet duygusunu, isyan ve acıma hissini, vatan, millet, bayrak sevgisini, kurtuluş mücadelesini, yiğitlik kükreyişini, kahramanlık şahlanışını, özetle hemen hemen bütün özelliklerini görmek ve bulmak mümkündür. İşte bu çerçevede şiir ve mûsıkimiz, tarih boyunca milletimizin gerek klâsik, gerekse çağdaş platformda yetiştirdiği üstün değerlerle, bütün dünya kültür ve sanatında hatırı sayılır derecede saygın bir yere sahip olmuştur. Eskilerin "tegannî" adını verdikleri, makamla okunan sözlü mûsıkimizi besleyen şiir; tâ Ortaasya'dan itibaren Selçuklu, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yıllarca dantelâ gibi işlenerek, değişim ve gelişimini sürdürmüş; sonuçta, ortaya konulan seçkin eserlerle bestecilerimize ilham kaynağı olmuştur. Bu çerçevede musıkimiz, 15. yüzyılda Abdükadir Merâgî'nin Segâhkâr'ı başta olmak üzere; 18. yüzyılda, Buhurî-zâde Mustafa Itrî'nin Nevâkâr'ı; 19. yüzyılda Hammâmî-zâde İsmail Dede Efendi'nin Ferahfezâ Âyîni gibi klâsik formda ifadesini bulan üç şâheserle yolunu açmış, geçen zaman içinde ilerleyip yükselerek bugünlere gelmiştir. Nitekim bu büyük mûsıki dehâlarını, 19 yüzyılda, Hammâmî-zâde'nin öğrencisi olan Zekâî Dede Efendi ile kendisiyle aynı yüzyılda yaşayan, Kürdilihicazkâr makamı ile Müsemmen Usûlü'nü bulan Hacı Ârif Bey ve nihayet, Dügâh Mevlevî Âyini başta olmak üzere, 120 civarında eseri elimize ulaşan Hacı Fâik Bey takip etmiştir. Cumhuriyet döneminde ise, mûsıkimiz; Selâhaddin Pınar, Saadeddin Kaynak, Münir Nureddin Selçuk... gibi üstat isimlerin, tarihî kaynaklarımızdan beslenerek yeni şekil ve anlayışlarla açtıkları yolu izleyip, başarılı eserler ortaya koyan bestekârlarımızla günümüze ulaşılmıştır.
AÇIKLAMALI TÜRK MUSIKİSİ GÜFTELER Şiir ve mûsıki, Türk milletinin tarih boyunca yaşadığı genelde dinamik, özelde içe dönük hayatında canlı bir şekilde yer almış ve birbiriyle bütünleşmiş olan seçkin iki sanat dalıdır. Onun için, bunlarla milletimiz arasında çok yakın ilişkiye dayalı kopmaz bir bağ vardır. Bu bağ öylesine güçlüdür ki, şiir ve mûsikimize bakarak; milletimizin yaşama sevincini, dinî vecdini, coşkunluğunu, heyecanını, huzur, mutluluk, hüzün ve gurbet duygusunu, isyan ve acıma hissini, vatan, millet, bayrak sevgisini, kurtuluş mücadelesini, yiğitlik kükreyişini, kahramanlık şahlanışını, özetle hemen hemen bütün özelliklerini görmek ve bulmak mümkündür. İşte bu çerçevede şiir ve mûsıkimiz, tarih boyunca milletimizin gerek klâsik, gerekse çağdaş platformda yetiştirdiği üstün değerlerle, bütün dünya kültür ve sanatında hatırı sayılır derecede saygın bir yere sahip olmuştur. Eskilerin "tegannî" adını verdikleri, makamla okunan sözlü mûsıkimizi besleyen şiir; tâ Ortaasya'dan itibaren Selçuklu, Beylikler, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemlerinde yıllarca dantelâ gibi işlenerek, değişim ve gelişimini sürdürmüş; sonuçta, ortaya konulan seçkin eserlerle bestecilerimize ilham kaynağı olmuştur. Bu çerçevede musıkimiz, 15. yüzyılda Abdükadir Merâgî'nin Segâhkâr'ı başta olmak üzere; 18. yüzyılda, Buhurî-zâde Mustafa Itrî'nin Nevâkâr'ı; 19. yüzyılda Hammâmî-zâde İsmail Dede Efendi'nin Ferahfezâ Âyîni gibi klâsik formda ifadesini bulan üç şâheserle yolunu açmış, geçen zaman içinde ilerleyip yükselerek bugünlere gelmiştir. Nitekim bu büyük mûsıki dehâlarını, 19 yüzyılda, Hammâmî-zâde'nin öğrencisi olan Zekâî Dede Efendi ile kendisiyle aynı yüzyılda yaşayan, Kürdilihicazkâr makamı ile Müsemmen Usûlü'nü bulan Hacı Ârif Bey ve nihayet, Dügâh Mevlevî Âyini başta olmak üzere, 120 civarında eseri elimize ulaşan Hacı Fâik Bey takip etmiştir. Cumhuriyet döneminde ise, mûsıkimiz; Selâhaddin Pınar, Saadeddin Kaynak, Münir Nureddin Selçuk... gibi üstat isimlerin, tarihî kaynaklarımızdan beslenerek yeni şekil ve anlayışlarla açtıkları yolu izleyip, başarılı eserler ortaya koyan bestekârlarımızla günümüze ulaşılmıştır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat