471
Hicri/1078 Miladi'lerde Geylân'da bu dünyaya gelen, 561
Hicri/1165 Miladi'lerde Bağdat'da öte dünyaya giden Gavsıazam
Seyyid Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin bel soyu, babası Ebu
Sâlih Efendi kanalıyla Hazreti Hasan'a, anası Fatma Hanım
kanalıyla da Hazreti Hüseyin'e ulaştığı için, Geylânî
hazretlerinin soyundan gelen zevâta hem Seyyid, hem de Şerif
deniyor.
Seyyidlik
ve Şeriflik, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'den gelen soy
zincirinin belirlenmesi için kullanılan bir ünvandır. Hazreti
Hasan kanalından gelenlere Şerif, Hazreti Hüseyin kanalından
gelenlere Seyyid deniyor.
15
– 16 yaşlarında ilim ve irfan aşkıyla Geylân'dan Bağdat'a
giden ve çok sıkı bir çalışma neticesinde devrin bütün
ilimlerini tahsil ederken, zâhirden bâtına yönelerek, Sofiyye
geleneğinde vazgeçilmez bir arınma yöntemi olan çile ve riyâzata
başladı. Yirmibeş yıl süren bu halvetcelvet hayatı sürecinde
kendini âdeta kırk elekte eledi ve kırk imbikte imbikledi.
Beşerliğe mahsus tortulardan arınmak için kendini defalarca
damıttı. İnsanı Rahmâniyet ile şeytâniyyet arasında götürüp
getiren, Nefs denilen karmaşık sisteme hâkim olma savaşımında,
sonu boş arzulara hiç yüzvermedi. Ve neticede, bir insanın
ulaşabileceği en yüce yere ulaştı.
Şimdilerde
bizler, Geylânî hazretlerinin ve benzerlerinin hayatlarına göya
gıbta ediyoruz ama, yaptıklarını yapmıyoruz ve yaşadıklarını
yaşamıyoruz veya yapamıyoruz, yaşayamıyoruz!!!.. Yâ Selâm!…
471
Hicri/1078 Miladi'lerde Geylân'da bu dünyaya gelen, 561
Hicri/1165 Miladi'lerde Bağdat'da öte dünyaya giden Gavsıazam
Seyyid Abdülkâdir Geylânî hazretlerinin bel soyu, babası Ebu
Sâlih Efendi kanalıyla Hazreti Hasan'a, anası Fatma Hanım
kanalıyla da Hazreti Hüseyin'e ulaştığı için, Geylânî
hazretlerinin soyundan gelen zevâta hem Seyyid, hem de Şerif
deniyor.
Seyyidlik
ve Şeriflik, Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin'den gelen soy
zincirinin belirlenmesi için kullanılan bir ünvandır. Hazreti
Hasan kanalından gelenlere Şerif, Hazreti Hüseyin kanalından
gelenlere Seyyid deniyor.
15
– 16 yaşlarında ilim ve irfan aşkıyla Geylân'dan Bağdat'a
giden ve çok sıkı bir çalışma neticesinde devrin bütün
ilimlerini tahsil ederken, zâhirden bâtına yönelerek, Sofiyye
geleneğinde vazgeçilmez bir arınma yöntemi olan çile ve riyâzata
başladı. Yirmibeş yıl süren bu halvetcelvet hayatı sürecinde
kendini âdeta kırk elekte eledi ve kırk imbikte imbikledi.
Beşerliğe mahsus tortulardan arınmak için kendini defalarca
damıttı. İnsanı Rahmâniyet ile şeytâniyyet arasında götürüp
getiren, Nefs denilen karmaşık sisteme hâkim olma savaşımında,
sonu boş arzulara hiç yüzvermedi. Ve neticede, bir insanın
ulaşabileceği en yüce yere ulaştı.
Şimdilerde
bizler, Geylânî hazretlerinin ve benzerlerinin hayatlarına göya
gıbta ediyoruz ama, yaptıklarını yapmıyoruz ve yaşadıklarını
yaşamıyoruz veya yapamıyoruz, yaşayamıyoruz!!!.. Yâ Selâm!…