9786257619462
621309
https://www.sehadetkitap.com/urun/abd-ve-turkiye-arasinda-karsilikli-adli-yardimlasma-rehberi
ABD ve Türkiye Arasında Karşılıklı Adli Yardımlaşma Rehberi
460.00
Suçluların iadesi nispeten yeni kökenlere sahip olsa da, asıl kökleri “vatandaşın geri verilmezliği ilkesi” ile antik çağda Yunan ve İtalyan site devletlerinde ve Roma Hukukuna kadar izlenebilir. Bilim adamları, Hz. Musa'nın zamanına kadar uzanan tarih boyunca M.Ö. 13 yüzyılda Mısır Firavunu II. Ramses'in Hitit Kralı III. Hattuşa ile suçluların iadesi anlaşması üzerine müzakere etmeye benzer prosedürleri tesbit ettiler. 1776 tarihine gelindiğinde ise "her devletin suçluların iadesini özgürce ve nitelik veya kısıtlama olmaksızın vermek veya suçluyu kendisi cezalandırmak zorunda olduğu" şeklinde basit bir uluslararası hukuk ilkesi fikri gelişti ve karmaşık iade prosedürlerinin yokluğu bunun baskınlığına atfedildi.
ABD ve Türkiye arasında adli yardımlaşma ve suçluların iadesi tarihini “Osmanlı Dönemi” ve “Cumhuriyet Dönemi” olarak iki ayırarak incelemekte fayda vardır. Ancak bu tarihi ayrım Türk ve Amerikan siyasi tarihi dikkate alınarak sistematik bakımdan yapılmalıdır. Çünkü tarihi gelişimde Osmanlı Devleti'nin bittiği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başladığı kesin bir sınır yoktur. Aksine yeni Cumhuriyet kurulurken bile yüz binlerce eski Osmanlı tabiyası ABD vatandaşı, milli mücadele yıllarında Anadolu'ya yerleşmiş, 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum'da yapılan Erzurum Kongresi'nde ABD yanlısı manda ve himaye sesleri yükselecek kadar da bu topraklarda iç bağlıydılar. Bu nedenle ABD ve Türkiye arasında adli yardımlaşma ve suçluların iadesi tarihi her iki dönemle birbirine bağlı olan ve genellikle olumsuz deneyimlerin aktarımından ders çıkarılarak günümüze kadar gelişmekte olan bir bütün oluşturmaktadır.
“Amerika ve Türkiye arasındaki adli yardımlaşma ile suçluların iadesi tarihi; Türklerin ABD'ye göçlerinin başladığı 1820'li yıllardan sonra ABD'nin Türkiye ile etkileşimi, Türkiye'nin Osmanlı Devleti olarak bilindiği 1831'de tam olarak diplomatik ilişkilerin kurulduğu günlere dayanmaktadır.
İkisi de köklü geçmişlere sahip olan Osmanlı İmparatorluğu (Türkiye) ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilk resmi diplomatik temas ve tanıma eylemi, 11 Şubat 1830'da Kaptan James Biddle, David Offley ve Charles Rhind'dan oluşan ABD'li bir müzakere ekibinin Türk Hariciye Nazırı'na güven mektubu sunmasıyla meydana gelmiştir. Aynı müzakere ekibinin Amerika Birleşik Devletleri ve Osmanlı Devleti arasında “1830 tarihli Seyr-ü Sefain ve Ticaret Anlaşması” adı altında bir deniz seyrü sefer ve ticaret anlaşması imzalamasıyla ABD ile ilk ticaret ve deniz ulaşım hattı açılmış oldu.
Bu anlaşma Amerikan ticaretinin büyümesine yol açmış, 1830'dan hemen sonra Mısır dâhil muhtelif Osmanlı topraklarında ABD konsoloslukları açılarak siyasi ve ekonomik faydalar yasal yollarla elde edilmiştir. Özellikle bu dönemdeki ABD'nin ticari ve siyasi büyümesinde, Osmanlı Devleti'nin Kavalalı Mehmed Ali Paşa İsyanı gibi problemlerle uğraşması, yani siyasi buhranlar, ABD'nin işini kolaylaştıran faktörler olmuştur. Bu ticari ilişkilerin yanında Amerikan misyonerleri de Osmanlı topraklarına ilk olarak 1824 yılında yerleşmeye başlamışlardır.
Osmanlılar, 4 Temmuz 1776'da bağımsızlıklarını ilan edilerek kurulan Amerika Birleşik Devletleri'ni; 1800'lü yılların başında dünyada başlayan “Küreselleşme” hareketi altında değişik kültür, millet ve etnik grupların aynılaşması olarak algıladı ve bu da genellikle dünyanın batılılaşması ya da Amerikalılaşması gibi tek yanlı bir homojenleş(tir)me olgusu olarak algılandı. Bu nedenle sosyo-ekonomisi nispeten kötü olan Osmanlı Devleti'inden 1820'li yıllardan itibaren Amerika Birleşik Devletleri'ne göçler başlamış ve bu göçler beraberinde zamanla bir takım adli yardımlaşma ve suçluların iadesi konularını gündeme getirmiştir.
Her ne kadar Türklerin ABD'ye göçleri 1820'li yıllara dayansa da, kayda değer göç hareketleri 19. yüzyılın son çeyreğinde başlar ve 20. yüzyılın hemen başında doruk noktasına ulaşır. Amerikan Göçmenlik Bürosunun 2001 yılı verilerine göre 1820-2000 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nden 450.539 kişi ABD'ye göç etmiştir. 1830 tarihli “Seyr-i Sefain ve Ticaret Anlaşması” ile ABD'ye tanınan kapitülasyonlar gereği Osmanlı topraklarına yaklaşık 400 tane Hristiyan misyoner okulu, hastanesi ve yetimhanesi açılmış; on binlerce ABD vatandaşı Hristiyan misyonerlik faaliyetleri nedeniyle Osmanlı topraklarına yerleşip zamanla adli olaylara karışmıştır. Tarihsel olarak iki ülke arasında adli yardımlaşma ve suçluların iadesi temelinde karşılıklı göçlerin verdiği sonuçlar ile yakın tarihte 2019 yılında Türkiye'nin geri iade ettiği Rahip Andrew Craig Brunson olayında yaşandığı gibi Hristiyan misyonerlik faaliyetleri bulunmaktadır.
Suçluların iadesi nispeten yeni kökenlere sahip olsa da, asıl kökleri “vatandaşın geri verilmezliği ilkesi” ile antik çağda Yunan ve İtalyan site devletlerinde ve Roma Hukukuna kadar izlenebilir. Bilim adamları, Hz. Musa'nın zamanına kadar uzanan tarih boyunca M.Ö. 13 yüzyılda Mısır Firavunu II. Ramses'in Hitit Kralı III. Hattuşa ile suçluların iadesi anlaşması üzerine müzakere etmeye benzer prosedürleri tesbit ettiler. 1776 tarihine gelindiğinde ise "her devletin suçluların iadesini özgürce ve nitelik veya kısıtlama olmaksızın vermek veya suçluyu kendisi cezalandırmak zorunda olduğu" şeklinde basit bir uluslararası hukuk ilkesi fikri gelişti ve karmaşık iade prosedürlerinin yokluğu bunun baskınlığına atfedildi.
ABD ve Türkiye arasında adli yardımlaşma ve suçluların iadesi tarihini “Osmanlı Dönemi” ve “Cumhuriyet Dönemi” olarak iki ayırarak incelemekte fayda vardır. Ancak bu tarihi ayrım Türk ve Amerikan siyasi tarihi dikkate alınarak sistematik bakımdan yapılmalıdır. Çünkü tarihi gelişimde Osmanlı Devleti'nin bittiği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin başladığı kesin bir sınır yoktur. Aksine yeni Cumhuriyet kurulurken bile yüz binlerce eski Osmanlı tabiyası ABD vatandaşı, milli mücadele yıllarında Anadolu'ya yerleşmiş, 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum'da yapılan Erzurum Kongresi'nde ABD yanlısı manda ve himaye sesleri yükselecek kadar da bu topraklarda iç bağlıydılar. Bu nedenle ABD ve Türkiye arasında adli yardımlaşma ve suçluların iadesi tarihi her iki dönemle birbirine bağlı olan ve genellikle olumsuz deneyimlerin aktarımından ders çıkarılarak günümüze kadar gelişmekte olan bir bütün oluşturmaktadır.
“Amerika ve Türkiye arasındaki adli yardımlaşma ile suçluların iadesi tarihi; Türklerin ABD'ye göçlerinin başladığı 1820'li yıllardan sonra ABD'nin Türkiye ile etkileşimi, Türkiye'nin Osmanlı Devleti olarak bilindiği 1831'de tam olarak diplomatik ilişkilerin kurulduğu günlere dayanmaktadır.
İkisi de köklü geçmişlere sahip olan Osmanlı İmparatorluğu (Türkiye) ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilk resmi diplomatik temas ve tanıma eylemi, 11 Şubat 1830'da Kaptan James Biddle, David Offley ve Charles Rhind'dan oluşan ABD'li bir müzakere ekibinin Türk Hariciye Nazırı'na güven mektubu sunmasıyla meydana gelmiştir. Aynı müzakere ekibinin Amerika Birleşik Devletleri ve Osmanlı Devleti arasında “1830 tarihli Seyr-ü Sefain ve Ticaret Anlaşması” adı altında bir deniz seyrü sefer ve ticaret anlaşması imzalamasıyla ABD ile ilk ticaret ve deniz ulaşım hattı açılmış oldu.
Bu anlaşma Amerikan ticaretinin büyümesine yol açmış, 1830'dan hemen sonra Mısır dâhil muhtelif Osmanlı topraklarında ABD konsoloslukları açılarak siyasi ve ekonomik faydalar yasal yollarla elde edilmiştir. Özellikle bu dönemdeki ABD'nin ticari ve siyasi büyümesinde, Osmanlı Devleti'nin Kavalalı Mehmed Ali Paşa İsyanı gibi problemlerle uğraşması, yani siyasi buhranlar, ABD'nin işini kolaylaştıran faktörler olmuştur. Bu ticari ilişkilerin yanında Amerikan misyonerleri de Osmanlı topraklarına ilk olarak 1824 yılında yerleşmeye başlamışlardır.
Osmanlılar, 4 Temmuz 1776'da bağımsızlıklarını ilan edilerek kurulan Amerika Birleşik Devletleri'ni; 1800'lü yılların başında dünyada başlayan “Küreselleşme” hareketi altında değişik kültür, millet ve etnik grupların aynılaşması olarak algıladı ve bu da genellikle dünyanın batılılaşması ya da Amerikalılaşması gibi tek yanlı bir homojenleş(tir)me olgusu olarak algılandı. Bu nedenle sosyo-ekonomisi nispeten kötü olan Osmanlı Devleti'inden 1820'li yıllardan itibaren Amerika Birleşik Devletleri'ne göçler başlamış ve bu göçler beraberinde zamanla bir takım adli yardımlaşma ve suçluların iadesi konularını gündeme getirmiştir.
Her ne kadar Türklerin ABD'ye göçleri 1820'li yıllara dayansa da, kayda değer göç hareketleri 19. yüzyılın son çeyreğinde başlar ve 20. yüzyılın hemen başında doruk noktasına ulaşır. Amerikan Göçmenlik Bürosunun 2001 yılı verilerine göre 1820-2000 tarihleri arasında Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti'nden 450.539 kişi ABD'ye göç etmiştir. 1830 tarihli “Seyr-i Sefain ve Ticaret Anlaşması” ile ABD'ye tanınan kapitülasyonlar gereği Osmanlı topraklarına yaklaşık 400 tane Hristiyan misyoner okulu, hastanesi ve yetimhanesi açılmış; on binlerce ABD vatandaşı Hristiyan misyonerlik faaliyetleri nedeniyle Osmanlı topraklarına yerleşip zamanla adli olaylara karışmıştır. Tarihsel olarak iki ülke arasında adli yardımlaşma ve suçluların iadesi temelinde karşılıklı göçlerin verdiği sonuçlar ile yakın tarihte 2019 yılında Türkiye'nin geri iade ettiği Rahip Andrew Craig Brunson olayında yaşandığı gibi Hristiyan misyonerlik faaliyetleri bulunmaktadır.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.