18. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler; XVIII. Yüzyıl Türkiyesinde Örf & Adetler
Boyut:
135-195-0
Sayfa Sayısı:
256
Basım Yeri:
İstanbul
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2020-02-08
Çeviren:
Kadir Ürün
Kapak Türü:
Karton
Kağıt Türü:
2.Hamur
Dili:
Türkçe
Kategori:
%8
indirimli
225,00TL
207,00TL
Havale/EFT ile:
202,86TL
9786052215159
620455
https://www.sehadetkitap.com/urun/18-yuzyil-turkiyesinde-orf-ve-adetler-xviii-yuzyil-turkiyesinde-orf-adetler
18. Yüzyıl Türkiyesinde Örf ve Adetler; XVIII. Yüzyıl Türkiyesinde Örf & Adetler
207.00
Kutsal kitap olarak Kur'ân-ı Kerîm'i tanıyanların zihnine ve hâfızasına nakşedilmiş olan bu prensipler, onları,
yeryüzündeki insanların en insaniyetlisi, en hayırseveri hâline getirmiştir.
Bütün bu faziletlere rağmen ecnebîlerin "barbar" demesi, "yırtıcı" bulması; savaşmalarına göre hüküm
verilmesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümanlar canlarını esirgemeden savaşırlar; düşmanları, aynı zamanda
dinlerinin de düşmanıdır. Bu şecaat, Türkler'e sadece dinlerinden değil; aynı zamanda millî karakterlerinden gelir.
Ama bir milletin gerçek karakteri savaş alanının silâh gürültüleri arasında tayin edilemez. Türkler'i gerçekten
tanımak isteyenler; onların faziletlerini değerlendirmeli, törelerinde, karakterlerinde ve fiillerindeki tesirlerini
muhakeme etmeli; onları barış zamanındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir.
Filhakika Türkler; savaşta ne kadar sert ne kadar mağrur ve yırtıcıysalar, barışta da o kadar sakindirler. En büyük
kahramanlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe atılan bu insanlar, günlük hayatlarına döndükleri zaman gerçek
karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu, hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. Bu duygu bütün
Türkler'e şâmildir; hepsinin de ruhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki savaşta birer cesaret âbidesi olan bu
kimseler; barışta fakir babası, düşkünün dostu olur; içlerinde en kötüsü, en hasîsi bile yine de bir vazife olarak
iyilik etmekten çekinmez.
Kutsal kitap olarak Kur'ân-ı Kerîm'i tanıyanların zihnine ve hâfızasına nakşedilmiş olan bu prensipler, onları,
yeryüzündeki insanların en insaniyetlisi, en hayırseveri hâline getirmiştir.
Bütün bu faziletlere rağmen ecnebîlerin "barbar" demesi, "yırtıcı" bulması; savaşmalarına göre hüküm
verilmesinden ileri gelir. Gerçekten Müslümanlar canlarını esirgemeden savaşırlar; düşmanları, aynı zamanda
dinlerinin de düşmanıdır. Bu şecaat, Türkler'e sadece dinlerinden değil; aynı zamanda millî karakterlerinden gelir.
Ama bir milletin gerçek karakteri savaş alanının silâh gürültüleri arasında tayin edilemez. Türkler'i gerçekten
tanımak isteyenler; onların faziletlerini değerlendirmeli, törelerinde, karakterlerinde ve fiillerindeki tesirlerini
muhakeme etmeli; onları barış zamanındaki örf ve âdetleri içinde incelemelidir.
Filhakika Türkler; savaşta ne kadar sert ne kadar mağrur ve yırtıcıysalar, barışta da o kadar sakindirler. En büyük
kahramanlıkları gösteren, gözlerini kırpmadan ateşe atılan bu insanlar, günlük hayatlarına döndükleri zaman gerçek
karakterlerini alırlar. O zaman onların beşerî duygularla dolu, hayırsever kimseler olduğu anlaşılır. Bu duygu bütün
Türkler'e şâmildir; hepsinin de ruhuna öylesine derin bir şekilde işlemiştir ki savaşta birer cesaret âbidesi olan bu
kimseler; barışta fakir babası, düşkünün dostu olur; içlerinde en kötüsü, en hasîsi bile yine de bir vazife olarak
iyilik etmekten çekinmez.
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.