9786253730697
710945
https://www.sehadetkitap.com/urun/04-17-aciyaman
04:17 Acıyaman
111.60
AFAD görevlisi bana bir şeyler söylemek istiyor diye kafamı geriye doğru çevirince
görevlinin bir eliyle kırık kolon parçasına tutunduğunu bir eliyle de bana sakin ol
anlamında bir hareket yaptığını gördüm. Konuşamadığına göre yolunda gitmeyen ve
çocuğun duymaması gereken bir şeyler vardı. AFAD görevlisinin iki dudağı arasından
kısık bir ses tonuyla çıkan tek kelime hayatımdaki en korku dolu anımı yaşatmıştı bana :
ARTÇIII
Bacaklarıma doğru ellerimi uzatınca iki bacağımın üzerinde de bir ağırlığın olduğunu
fark ettim.
Enkazın yakınına, iş makinasının kazdığı yere kadar indim. Şimdi herkes iki dudağımın
arasından çıkacak o dört kelimelik soruyu bekliyordu. Umut dolu ana bir o kadar da korku
ve kaygı içeren o dört kelimelik soru! Soran için de bekleyen içinde dünyanın en zor
sorusu
SESİMİ DUYAN VAR MI?
Çivi çakmaya kıyamadığı duvarların altında kalan insanlar!
Acım bir oğlum ve eşimin acısı değil ki. Bütün Adıyaman ölmüş. Acım bütün
Adıyaman'ın acısı!Konuşacak çok şey var ama konuşacak kimse kalmadı Adıyaman!
Enkazın içerisine girdik. Manzara şöyleydi: Her taraftan sarkan elektrik kabloları,
devrilen dolaplar, farklı renk ve farklı modellerde koltuklar, mutfak gereçleri ve her an
devrilecekmiş gibi duran kapı kirişleri ve duvarlar.
Hava aydınlanmak üzereydi. Dışarda hafif yağmur vardı. Adıyaman'a gece geç
saatlerde ulaştığımız için felaketin boyutlarını ilk defa gündüz gözüyle görüyorduk.
Tamamen toz toprak içinde kalmış ve hayatının en büyük korkusunu taşıyan bir yüz
ifadesi ve bitkin bir ses tonuyla “su“ dedi “çok susadım ne olur bana bir bardak su verin“
dedi.
Adıyaman'ın tütün kokan ovaları bugün ölüm kokuyordu.
Enkaz yığınına dönmüş evlerini parça parça yakarak soğuktan korunmaya çalışan
insanlar!
AFAD görevlisi bana bir şeyler söylemek istiyor diye kafamı geriye doğru çevirince
görevlinin bir eliyle kırık kolon parçasına tutunduğunu bir eliyle de bana sakin ol
anlamında bir hareket yaptığını gördüm. Konuşamadığına göre yolunda gitmeyen ve
çocuğun duymaması gereken bir şeyler vardı. AFAD görevlisinin iki dudağı arasından
kısık bir ses tonuyla çıkan tek kelime hayatımdaki en korku dolu anımı yaşatmıştı bana :
ARTÇIII
Bacaklarıma doğru ellerimi uzatınca iki bacağımın üzerinde de bir ağırlığın olduğunu
fark ettim.
Enkazın yakınına, iş makinasının kazdığı yere kadar indim. Şimdi herkes iki dudağımın
arasından çıkacak o dört kelimelik soruyu bekliyordu. Umut dolu ana bir o kadar da korku
ve kaygı içeren o dört kelimelik soru! Soran için de bekleyen içinde dünyanın en zor
sorusu
SESİMİ DUYAN VAR MI?
Çivi çakmaya kıyamadığı duvarların altında kalan insanlar!
Acım bir oğlum ve eşimin acısı değil ki. Bütün Adıyaman ölmüş. Acım bütün
Adıyaman'ın acısı!Konuşacak çok şey var ama konuşacak kimse kalmadı Adıyaman!
Enkazın içerisine girdik. Manzara şöyleydi: Her taraftan sarkan elektrik kabloları,
devrilen dolaplar, farklı renk ve farklı modellerde koltuklar, mutfak gereçleri ve her an
devrilecekmiş gibi duran kapı kirişleri ve duvarlar.
Hava aydınlanmak üzereydi. Dışarda hafif yağmur vardı. Adıyaman'a gece geç
saatlerde ulaştığımız için felaketin boyutlarını ilk defa gündüz gözüyle görüyorduk.
Tamamen toz toprak içinde kalmış ve hayatının en büyük korkusunu taşıyan bir yüz
ifadesi ve bitkin bir ses tonuyla “su“ dedi “çok susadım ne olur bana bir bardak su verin“
dedi.
Adıyaman'ın tütün kokan ovaları bugün ölüm kokuyordu.
Enkaz yığınına dönmüş evlerini parça parça yakarak soğuktan korunmaya çalışan
insanlar!
Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.